Okuldan sonra adımlarımı eve yönlendirirken Sancak ile Kaan'ın beni yalnız bırakmasına sinirlendim. Karan haklıydı, sevgili gibiydiler.
Elimdeki çiçeği çevirirken gülümsedim. Vural bugün bana çiçek almıştı, ardından Su ile çıktığını hatırlayıp çiçeği elimden çekerek ona götürmüştü. Su ise çiçeği onun kafasına fırlatarak uzaklaşmıştı oradan. Ben de gurursuzluk yapıp yerdeki çiçeği alıp sevmiştim. O an, geçekten hala şaşkınım, Karan bunların hepsini görmüştü ve halime gülmüştü. Bana çiçek alacağını sanmıştım ama o elimdeki çiçeği Nursena'ya götürmek için çekince baya baya zırlamıştım, o ise tekrar gülmüştü. O an anladım, beni sinirlendirmek için böyle yapmıştı. Mutlu son, çiçek koparıp saçıma takmıştı. Sonra ise okuldan ayrılmıştı. Öğlen gitmişti ve ben de şu devamsızlık saçmalığından dolayı sınıfta durup Su ile oje muhabbeti yapmıştım. Oje sevmezdim ama Su öyle hevesli anlatıyordu ki dinlemeden geçemedim. Sonrasında ise Vural oje sürdürerek kendini Su'ya affettirmişti.
Adımlarımı hızlandırdım benimle eşdeğer hızda ilerleyen arabayı fark edince. Fark ettiğimi belli etmeden daha da hızlandım. Camları bile siyah olan araba da hızlanmamla hızlanınca elim telefonuma gitti istemsizce. Soğukkanlı davranmaya çalışıyordum ama bu arabanın Efrar'a ait olduğunu düşünüyordum ister istemez. Hızlıca Karan'ın ismini tuşladım.
Robin Aranıyor...
Kaçamak bakışlarımı arabaya yönelttim. Arabanın içindeki adamın bana baktığını görünce korkuyla önüme döndüm ama ayağım taşa takılınca yeri boyladım. Arabanın düşmemle durmasıyla kanayan bacağıma rağmen titreyerek ayağa kalktım. Adımlarımı hızlandırdım ama peşimden koşarak gelen adamın ayak seslerini duyunca koşmaya başladım. Neden lanet olası yolda kimse yoktu?
"Dur!"
Korkuyla arkama baktım ve koşmaya devam ettim.
"Yalvarırım dur!"
Adamı tanıyınca gözümden yaşlar boşalmaya başladı ve tekrar taşlara takılmamla yeri boyladım. Kalçamın üzerinde sürünerek uzaklaşmaya çabaladım.
Önümde biten adamın kan içinde kalmış yüzüne bakıp geri çekildim.
"Düşün yakamdan!" Adam önüme çökünce ağlayarak geri çekildim ve yerdeki kumları alıp adamın yüzüne savurdum. Gözüne giren kumla birlikte acıyla inleyince umursamadan ayağa kalktım ve yanından koşarak uzaklaşmak istedim. Bacağımı sımsıkı tutan elini itip bağırdım ve yardım istedim.
"Ne olursun affet beni!" Adamın dediği şeye şaşırsam da bağırıp ayağımı kurtarmak için eline tekmeler savurmaya başladım.
"Lütfen küçük kız affet beni!" Kolunu ittim ama diğer eliyle tuttu bacağımı ve aniden çekti. Yere düşüp bağırdığımda beni takip eden arabadan iki adam çıktı ve yaklaştılar. Korkuyla çığlık çığlığa bağırmaya başladığımda gelen adamlardan biri, diğerine oranla daha genç olan hatta çok genç olan adam beni sakinleştirmek amacıyla omzuma koydu elini. Korkuyla ağlamaya devam ettim.
"Şşş, sakin ol. Kötü adamlar değiliz biz."
Diğer adam, Kaan'ın eski eğitimcisinin elini bacağımdan çekme amacıyla sert bir tekme savurdu. Adamın kolu ters çevrilirken daha fazla ağlamaya başladım. Genç olan diğerine onaylamaz bakışlar attı ve yüzümü kendine çevirdi. Kahverengi gözlerine, ince yüzüne ve sarartılmış saçlarına baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)
Teen Fiction"Yıldızlar tehlikelidir, Öğrenci. Onlara ulaşamazsın yalnızca kayınca dilek tutarsın, kayanın yıldızlar değil de hayatın olduğunu bilmeden." Ailesinin gizemli ölümünün ardından, gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar dehşet içinde ve yalnız olan Öğrenci...