PAO 57: Filyos Plajındaki Savunmasız Balıklar

9 2 0
                                    

Bora istenilen plağı bulmuş ve özgün bir ejderha simgeli çıkartma ile Uygar Akel'in kara para aklayan adamlarından yazı tura sonucu çıkan Ufuk Yağız'a vermişti. Gizli kameraları dikkatlice yerleştirmiş, olanları bize anlatacağını söylemişti. Bekleme sürecindeydik.

Karan stresini gizlemek için çantamda bulduğu kalemle karnıma sudoku çizmiş ve çözmeye başlamıştı.

"Külkedisi, ilk sayıları düzgün yazdığına eminsin değil mi?" Kafamın arka tarafı direksiyona gelecek şekilde uzanmış ve torpidoda bulduğum tüm sakızları çiğnemeye başlamıştım. Bir süre sonra çiğnemek zor gelince sadece ağzımda bekletmeye başlamış ve camdan gökyüzünü izlemiştim.

"Evet Karan altı üstü 5 tane iç içe geçmiş sudokuya birkaç sayı yazmam gerekiyordu onları da yazdım." Her ne kadar güvenmese de çözmeye devam etti.

"Karan neden iç çamaşırımlayım?"

"Elbisenin üzerinden sudoku çözemem." Mantıklı geldi ve deri ceketime sarıldım. "Külkedisi telefonu uzatsana, yanlış olduğuna eminim." Konuşmak için sakız topumu ağzımdan çıkarmam gerekiyordu, buna hiç katlanamadım ve ona telefonunu uzattım.

"Yapış yapış." dedi tiksintiyle ve ekranı sildi, ardından parmaklarımı da silerek sayıları karşılaştırmaya başladı. Birkaç saniye sonra alnıma fiske atmasıyla göz devirdim, "Kimse mükemmel değildir Akel."

"Külkedisi iyi ki başlamadan önce sana güvenemeyip yazdığın değerlere yıldız koymuştum. Silip tekrar çözmem gerekiyor, bu arada o sakızı ya yut ya da at. Dokunup durma."

"Karan bedenimde bulmaca çözüyorsun, tek iğrenç olan erik büyüklüğündeki sakızım değil." Ağzımdaki sakıza uzandığında ağzımı kapattım ama zorla elini ağzıma soktu ve sakızı aldı. "İğrençsin Akel!" dediğimde sinirle sakız topumu pakete sokmaya çalıştı.

"Burada bir sakız ağacı var Derin, doğaya bıraksan Ankara sakız ihracatına başlar. Ella almasaydın yumurtalık aç kapa yapan veledimiz bu kadar olurdu şimdiye." Ellerini hırsla sildikten sonra sakinleşmeye çalışarak hatalı sudokuyu silmeye başladı.

"Akel yeterli değil mi tenim kızardı silinmekten?" Tenimi izlerken düşündü bir süre ardından hak verdi. "Doğru diyorsun, sırtını dön."

Çığlık atarak ona vurmaya başladığımda gülerek kendini savundu. 5 dakika sonra o, bilgisayarımı kurcalarken ben cenin pozisyonuna gelmiş uzattığı bacaklarına uzanıyordum.

"Giyinmeyi düşünüyor musun?"

"Ceket kıyafet değil mi?"

"Polis denk gelirse Lucy olmana izin vermem, burnunu sürter bunu polise açıklarsın. Benim için hava hoş, vücudunda sudokuyu orada da çözerim."

"Karan nezareti o kadar bilmiyorsun ki kadınlarla erkekler bir arada kalıyor sanıyorsun. Ayrıca burnumu bir yere sürtmedim." Kafasını kaldırıp beni inceledi memnuniyetsiz bir suratla. Burun hakkında dediğimi yok saydı.

"O halde bi zahmet giyin Derin." Oflayarak arka koltuğa geçip ceketi çıkardım, elbisemi giyerken beni ilgiyle izledi, ona yaklaşmamı istediğinde yaklaştım, zincirimi çekip kıyafetimi düzeltti. Saçlarımı da eliyle özenli bir şekilde düzeltirken konuşmaya başladı.

"Sevgilim, bir şeylerin indirilip donatıldığı yer masaüstü olmamalı, gereksiz belgelerini geri dönüşüm kutusuna attım, benzer olanları bir araya getirip kategorize ettim. Şimdi daha düzenli. Bak." Ekranıma kısaca baktığımda arkaplanda onun resmini görmemle güldüm. "Akel çok narsistsin."

Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin