PAO 30: Vatanımsın

4 2 0
                                    

"Evet, sana iyi ayrıldık demiyorum. Kötü ayrılmış olabiliriz..." Sesin geldiği yeri saptamak istedim, belki de bir rüyaydı. "Savaş, üçtür bunu söylüyorsun. Bacağına sıkmış olabilirim ama hastaneye çiçek gönderdiğimi hatırlıyorum. Not kısmına kalp bile koydum, gönlün kalmasın diye."

Karan'ın sesiyle gözlerimi aralayıp ne yaptığına baktım. Uyku mahmurluğuyla yastığa sarıldım ve onu izlemeye başladım. Arkası dönük olduğu için yüz ifadesini göremiyordum ama muzip bir şekilde baktığına emindim.

"Tamam golfte sen sarı kızdan ve Seçenek1'den bahsedince yaralı bacağına golf sopası da geçirmiş olabilirim ama herkes hata yapar."

Ağzım kocaman açıldı dostlarım.

"Ne bekliyorsun, özür dilememi mi?"

Buna gülümsedim, Karan Akel ve özür dilemek... Karan gülünce gülümsemem büyüdü.

"Kurşun Küçük Savaş'a gelmediği için yemek dağıtman lazım, havyar ideal."

Göz devirdim. Terbiyesiz.

"Evet, seni aramamın nedeni konuşma paketimin son günü olması değil." Gözüm saate kayarken Karan'a onaylamaz bir bakış attım. Gece yarısıydı. Paketin son günü olduğu için biri beni arasaydı onu öldürürdüm ki, konuştuğu Savaş tanıdığım Savaş ise bu durum muhtemeldi.

"Savaş, eski dost düşman olmaz. Aramızda anlaşmazlıklar olabilir fakat bu yürütmekte olduğumuz işleri baltalamaz."

Evet, bacağına sıktın, adamlarını öldürdün, içinde yüzlerce bilginin olduğu kartı (ç)aldın. Sonra bir de yaralı bacağına golf sopasıyla vurdun. Bence de işleriniz güven çerçevesinde devam edebilir, bunu sorman bile hata Akel. Ayıpsın.

"Sana gönderdiğim son bilgiler umarım işine yaramıştır."

Kulaklarım havaya dikildi resmen. Kardeşlerim, kendimi dövdürtecek büyüklükte bir şey yapmıştım. Şu içinde iş adamlarının bilgi ve belgelerinin olduğu hafıza kartını, içine baktığım gün kendi bilgisayarıma kopyalamıştım ve günler önce ismi kayıtlı olan bir koleksiyoncudan bir yüzük ödünç almıştım ama size şunu söylemeliyim ki o yüzüğü gerçekten geri vereceğim. O yüzüğün bugün Karan'a gösterdiğim yüzük olduğunu anlamışsınızdır umarım ve Karan'ın bunun farkına varınca ne kadar kızacağını.

"Evet, küfür konusunda kendini baya geliştirmişsin baksana küfrün türevini bulmuşsun, tabii hastanede düşünecek çok zaman olmuştur." Gülerek devam etti. "Pipinle oynamaktan daha önemli ve aksiyonlu bir süreç olmuştur bu senin için. Hayrını gör."

Dudaklarım aralanırken gözlerimi kırpıştırdım, Akel ölmek mi istiyordu?

"Her neyse, o günkü sarışını çekiştirmeyi bırak. Savaş, seninle işlerimiz vardı. Onları yürütmeye devam ediyoruz. Buna karşı olmazsın herhalde?" Cevap beklediği açıktı. Kısa bir süre durup devam etti. Savaş'ın yerinde olsam karşıyım derdim.

"Buna sevindim. Sana işim düştü, sensiz de yapabilirim ama olağan görüşmelerde adım geçmemeli. Umarım anlamışsındır." Kaşlarım çatılırken Savaş'ın kabul etmesine inanamadım.

"Yok, o değil." Durdu ve devam etti. "Jonathan'dan devam kararı aldım. Katıldığım görüşmelerden sonra Kanada'ya girişlerim yasaklandı. Bunları benim adıma sen yapacaksın."

Şaşkınca onu dinliyordum. Fısıldadığı için bazı cümleleri duyamıyordum ama anladığım kadarıyla Karan bir iş ile ilgileniyordu ve bu işin sonunda adı açığa çıkmıştı.

Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin