Zilin çalmasıyla kafamı Bora'nın olduğu sıraya çevirdim. Kafamda bir plan vardı. Alt dudağımı ısırdım, planım işe yararsa eğer onun hakkında bir şeyler öğrenebilir ve gruplarına daha fazla vakıf olabilirdim. İzlendiğimi hissetmemle bakışlarımı Karan'a çevirdim. Gözlerini kısmış ifadesiz bir şekilde beni izliyordu. Yüzümdeki ifadeyi sildim ve önüme döndüm. Neden böyle Sherlock Holmes özentiliği yapıyordu ki?
Dün gece ne kadar da sıcak ve iyi biriydi oysaki. İtiraflarda bulunup ona daha fazla yakınlaşmamı sağlamıştı. Bende yarattığı etki tartışılamaz derecede büyüktü ama şimdi yine o soğuk tarafını gösteriyordu. Birinin sıramın önünde durmasıyla düşünceler kafamda dondu ve başımı kaldırdım. Bora bana çarpık bir sırıtışla bakıyordu.
"Çikolatalar?" Sıranın altındaki bir çikolatayı alıp ona uzattım. Beklentiyle bakmaya devam etti. Bir tane daha uzattım. Ona verdiğim çikolataları alıp Nursena'ya ilerledi ve onu dürttü. Nursena sinirle ve merakla kafasını kaldırdı ama çikolataları görünce kocaman gülümsedi. Neden bazen şeytanın öğrencisiyken bazen de böyle çocuksuydu bu kız?
"Bora bu okulda en çok seni seviyorum biliyorsun değil mi?" Nursena'ya göz devirdi ve bana döndü. Sırıttım alayla.
"Bora bu okulda en çok senden nefret ediyorum biliyorsun değil mi?" Dudakları kıvrıldı ve üstüme eğildi, mavi kedi gözlerini yüzüme dikti.
"En büyük aşklar nefretle başlar." Geri çekilip kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Seninle aşk yaşamak mı? Yüksekten uçuyorsun. Seninle yaşayacağıma şu kapıdan giren kişiyle yaşarım." Gözlerini kısarak baktı ve kapıya döndü. Ben de o sırada ayağa kalktım.
"Bora!" Bana döndüğünde sıranın diğer tarafında olduğumu görüne şaşırdı. "Seninle bir oyun oynamak istiyorum. Benimle oyun oynamak ister misin?" Kaan aniden kafasını kaldırıp irileşen gözlerle baktı bana. Alt dudağımı ısırdım. Bora birkaç saniye beni süzdü sonra mırıldandı.
"Nasıl bir oyun?"
Deri ceketimi giydim.
"Çikolatayı alan kızı da alır." Yüzünde çıkarcı bir ifade oluşurken gözleri parladı. "Seni mi?" Başımı salladığımda Kaan'ın yüzündeki şaşkınlık arttı kazandı.
"Derin şaka mı yapıyorsun?" Kaan'a dönüp başımı hayır anlamında salladım. "Bora ile zaman geçirmek istiyorum bunun nesi kötü?"
Şaşkınlığının arttığını görünce Bora'nın sesiyle bakışlarımı çektim. "Kızı alsam bırakmam ama." Dudaklarım kıvrıldı ve sıraya dayanarak ona doğru uzandım.
"Bırak diyen oldu mu?"
Karan'ın kaşları hiç olmadığı kadar çatılırken yüzünde gördüğüm sinir iğrenmeyle birleşti. Bu tüm duvarlarımı paramparça ederken Bora'ya döndüm. Gözlerinde bir parlaklık oluşmuştu.
"Ama çikolatayı almak istiyorsan önce kızı yakalaman gerekir." Yüzü aydınlanırken fısıldadı.
"Kız koşsun o halde." Bana uzanmak için hamle yapınca bir adım geriye çekildim. Sırayı bir anda çekince koşmanın vaktinin geldiğini anladım. Hedefim onu bugün Kaan'la gittiğimiz yere götürmekti.
"Bora beni yakalayamaz!"
Bora'nın güldüğünü duydum. Bakın bu çocuk çok hızlıydı, hem de fazlasıyla. Yakalanırsam eğer şuna eminim ki Bora'nın alacağı tek şey kız olmazdı. Koridordakiler şaşırırken bakarken merdivenlere yaklaştım. Çok az kalmıştı. Merdivenlerden üçer üçer indim ve boş sınıfı görmemle gülümsedim. Bir anda kapıyı açıp içeri girdim ve ilk gördüğüm sıranın üzerine oturup bacak bacak üstüne attım. Nefesimi toparlamaya çalışırken Bora girdi içeri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)
Genç Kurgu"Yıldızlar tehlikelidir, Öğrenci. Onlara ulaşamazsın yalnızca kayınca dilek tutarsın, kayanın yıldızlar değil de hayatın olduğunu bilmeden." Ailesinin gizemli ölümünün ardından, gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar dehşet içinde ve yalnız olan Öğrenci...