PAO 68: Evrimleşmiş Sosislerle Köprü Yapmak

4 0 0
                                    


Bir süre arkasından baktıktan sonra bağırdım. "Beni taşımayacak mısın?" Arkasını döndü ve tersten yürürken mırıldandı. "Yok bir de bebeğine baba olayım." Ayağa kalkarken elimi çırptım. "Zaten babasın, Akel." Üstümdeki elbiseyi çırparken güldüğünü duydum.

"Bundan bebeğin haberi var mı?" Gittiği yönde yürümeye başladığımda çok yorgun hissettim ve ağaca tutundum. "Var tabii, tek başıma mı yaptım? Fen dersinde bir türlü filizlendiremediğim fasulye mi bu? Şimdi fark ettim ortak noktaları varmış."

"Evet ikisinde de katkım yok, Derin Akel. Ben Meksika Fasulyesi bile yeşillendirdim. Bak meksika fasulyesi ile ortak noktası varmış çünkü Meksika'da bebekler annenin soyadını alır. Bu sana bir mesaj vermiştir umarım."

Tabii ki verdi, iki fasulyede de yalnızdım.

Duş alırken uyuyabilirdim. Sonra neden burada uyumuyorum diye düşündüm. Soğuk olması büyük etkendi ama arabaya kadar da yürüyemezdim. Bunu mantıklı bulduktan sonra bir ağaç dibini gözüme kestirdim, oraya doğru ilerlerken aniden bedenime ceket sarıldı ve havalandığımı hissettim. Evet, dostlarım. Tersine yer çekimini kanıtlayacağımı biliyorum, üstelik elma midemdeydi.

"Neden bu kadar yoruyorsun? Üstelik arabamı da patlattın."

"Ben mi patlattım? Olayda arabana benzin koyan pompacının bile benden daha fazla suçu vardır Akel."

"Benzin koyan pompacı yolculuğa çıkmadan önce gülümseyip iyi yolculuklar diliyor. Sen yol boyunca surat asıyorsun, üstüne üstlük şizofren kadındaki tuhaflığı fark edince sana arabaya geç otur dediğimde yapmıyorsun."

"Öncelikle Akel, tüm gün Ankaralılara sövüyorsun. Gün sonunda ne oldu bak, Ankaralılar haklı çıktı, Emel yardım istediğinde durmasak başımıza bunlar gelmezdi. Muhtemelen Kızıl İhtiyar tarafından mekanda kurşunlanıyor olurduk... Hayır, bu mutlu son değil. Bu geceyi dayak yemeden ya da öldürülmeden kapatmanın mümkünatı yokmuş."

"Kızım, denklemin her yanında Ankaralılar var çünkü. Birkaç İstanbullu eklesek bu geceyi en kötü ihtimalle Vialand'de bitirirdik."

"Ankamall daha güzel. Hatta Kızılay Avm bile daha güzel."

"Ulan Külkedisi, aklın yok tamam da gözün de mi yok? Ördek sürüsünü bile bıraksan karşılaştırdığın yerlere, 39 lira ararlar."

"Neden ki?"

"Vialand çocuk giriş ücreti o kadar çünkü."

Buna kahkaha attığımda yüzüme kısaca baktı sonra göz devirip ilerlemeye devam etti. "Ördekten ücret mi alacaklar? Tabii alırsınız paragöz İstanbullular. Taşı, toprağı altın."

"Kızım, ne nankör çıktın. İyilik yaramıyor size, çocuk olarak okuttum bir de. Bir dahakine yetişkin okutayım da 45 liradan olunca bakalım götünü sallaya sallaya yürüyebiliyorlar mı bir daha? Su trenine de sokmayacağım."

"Sokmazsan sokma. Ben onlara Aspava'dan yemek ısmarlarım, üstüne Anıtkabir turu. Mis." Bu cevabımla umutsuzca cıkladı. "Bak, Anıtkabir demenle elin güçlendi. Buna karşılık ne diyebilirim ki? Dolmabahçe belki. Şimdiden ördek sendromuna yakalandım."

"Ördek sendromu ne demek?"

"Ördekler su yüzeyinde gayet sakin görünürken aslında suyun altında ayakları deli gibi oynar. Ördeğe bakıp dersin, 'krala bak hiç çaba da harcamıyor ama ne kadar iyi yüzüyor' halbuki hayvan öyle durmak için kendini paralar. Bende öyle hissediyorum. Hayatım mükemmelmiş gibi davranıyorum, bakanlar başarılı ve dertsiz Karan'ı görüyor. Bilseler batmamak için ne kadar çırpındığımı, kafalarındaki Karan algısı değişir."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 11, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin