"Peki sen hazır mısın.. efendim?"
Rein hava perisine baktı. Hazır olduğu söylenemezdi ama başını salladı. Hava perisine yardım etmek istiyordu. Onun yalnız olmamasını istiyordu.
"Adımı sana söyleyeceğim" dedi hava perisi.
Rein'in onunla ilk karşılaştığı halindeydi. Uzun beyaz saçları ara ara örülmüş ve altın rengi iplerle süslenmişti. Saçlarının arasından alnının ortasına doğru altın bir halka iniyordu. Halkanın tam ortasında, hava perisinin iki kaşının arasında, küçük bir şekil vardı. Rein'in daha önce hiç görmediği sarmal bir şekildi.
Yuran Rein'in arkasına geçti ve orada durdu. Rein onun aradan çekilmek istediğini anlamıştı.
"Ben hava perisi Yoraell" dedi hava perisi Rein'e doğru yürüyerek. Rein'in bir adım önünde durdu ve Rein'e dikkatle baktı. Rein bekledi.
Onun kendisini kabul etmesini bekledi. Zaten beklemekten başka bir şey yapamazdı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu çünkü. Yuran'da olduğu gibi içgüdülerinin onu yönlendirmesini umuyordu.
Yoraell sonunda hafifçe gülümsediğinde Rein de biraz rahatlayarak ona gülümsedi.
"Ben hava perisi Yoraell" dedi Yoraell tekrar. Sesi değişmişti. Aynı Yuran'ın yaptığı zamanki gibiydi. Ses tonu kalınlaşmış ve kelimeleri güçle titreşmişti. Gri gözleri gümüş rengine dönmüştü. Yoraell, Rein'in karşısında havaya diz çöktüğünde Rein yüzünü buruşturdu. Ona göre diz çökmesine gerek yoktu.
"Bir daha efendiye bağlanmayacağıma dair kendime söz vermiştim. Sözüm iradem dışında kırıldı.."
Yoraell başını zarif bir şekilde eğdi ve yere baktı. Beyaz saçları yere değmeyip havada hafifçe sallanıyordu. Rein çevrelerindeki havanın Yoraell konuştukça değiştiğini hissedebiliyordu. Tüyleri diken diken olurken Rein de heyecanlanmaya başlamıştı.
"Bozulan sözümü kabul ediyorum ve sana, efendime, adımı sunuyorum."
Yoraell başı eğik halde bunları söylerken Yoraell'in arkasında gümüşi parıltılarla bir çember oluşmaya başlamıştı. Rein sanki birisi çiziyormuş gibi havada hızlıca oluşan şekle baktı. İki çember vardı. Ortadaki çemberde Yoraell'in alnındaki sembol oluşmuştu. Onun dışındaki çemberde farklı farklı semboller vardı. Sanki çok eski bir dilde yazılmış bir şeye bakıyordu Rein.
Eski, güçlü, göz alıcı bir şeye. Anlamasa bile kutsallığını hissedebiliyordu.
"Yoraell.." dedi Rein, sonunda konuşmayı başarabildiğinde. Yuran'da hava aydınlık olmadığından ayrıntıları fark edememişti. Ama şimdi havadaki karmaşık çember yaydığı gümüş parıltılarla etrafını aydınlatıyordu. Rein batan güneşe rağmen her şeyi görebiliyordu.
Yoraell başını kaldırdı ve gümüşe dönen gözleriyle Rein'e baktı. Rein onun gözlerinde bastırılmış heyecanını, endişesini görebiliyordu. Rein ona söylemesi gereken şeyleri şimdi söylemeliydi.
"Yoraell" dedi Rein ciddi bir sesle. "..olanların hiçbiri senin suçun değildi. Sen masum bir bebeği kurtarmak için efendini öldürdün. Bunun için seni asla suçlamayacağım. Çünkü öyle yapmasaydın.. senden nefret ederdim."
Yoraell yıllardır duymayı beklediği sözleri onun ağzından duyunca şaşırmıştı. Rein'in ağzından çıkan her kelime onun üstündeki yükü biraz daha hafifletiyordu.
"Seninle ilk karşılaştığımızda arkadaşlarıma zarar vermene rağmen bir an sana hayran kalmıştım. Sonra sana kızdım. Neden Cynan'a saldırmaya çalıştığını anlayamamıştım. Ama.. senin anılarını gördüm. Bunlar seni anlamam, tanımam için yeterli değildi. Öyle düşünmüştüm. Son gördüğüm şey bütün düşüncelerimi değiştirdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL EJDERİN UYANIŞI
FantasyKIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı Dha. Rein kaşlarını çattı. Babamız sözü kafasını karıştırmıştı. "O zaman.. sen kimsin?" "Ben senim."