"Mel amca lütfen!"
Rein Mel amcasına yalvaran gözlerle baktığında Melioth sıkıntıyla gülümsedi.
"Bu isteğini yerine getiremem Rein" dedi Melioth kaşlarını çatarak. "Benden başka bir şey iste, yapayım."
"Başka bir şey istemiyorum" dedi Rein. Hızlı adımlarla çeşmenin önündeki bankta oturan Melioth'a doğru yürürken gözlerini ondan ayırmamıştı. "Peşimde kimsenin dolaşmasını istemiyorum, ben kendimi koruyabilirim."
"Tabi ki koruyabilirsin" dedi Melioth. "Bundan şüphe etmiyorum."
"O zaman kraliyet muhafızlarına artık gitmelerini söyleyebilirsin" dedi Rein gözleri parlayarak. Mavi gül bahçesinin havaya karışan mavi ışıltısı onun gözlerini yeşilden çok maviymiş gibi gösteriyordu. "Hemen dışarıda bekliyorlar."
Rein'in eliyle işaret ettiği taş duvarların arasındaki açık kapıdan dışarıda bekleyen askerler görülebiliyordu. Dört kişiydiler. Hepsinin uzun boylu ve yapılı bir vücudu vardı. Siyah kumaş üzerine altın işlemeli üniformalarla daha da çok dikkat çekiyorlardı.
Rein bu sabah kalkıp da kapısının önünde bu dört askeri görünce şaşırmıştı. Çünkü siyah- altın rengi üniformaya sahip olan askerler kralın özel askerleriydi. Sarayda onları görebilecekleri tek yer kralın yanıydı. Onun dışında kraliyet ailesine hizmet edip krallığın özel ve gizli işlerini yaparlardı. İlk geldiğinde bunları ona Mel amcasının baş muhafızı olan Diran anlatmıştı.
"Bunu yapamam Rein" dedi Melioth. "Seni üzmek istemiyorum ama senin iyi olmanı istiyorum. Onlar seni her şeyden koruyacaklar. Her biri çok yeteneklidir, senin saçının teline zarar gelmesine izin vermezler."
"Hayır Mel amca! Hayır!" dedi Rein.
Buraya gelene kadar yanından geçtiği herkes ona bakmış ve kraliyet muhafızları tarafından etrafı sarıldığı için önemli biri olduğunu düşünerek saygıyla onun karşısında eğilmişti. Rein'i tanıyıp kim olduğunu bilenler bile bunu yapmıştı. Çünkü yanındaki muhafızlar etrafındakilere 'ona saygı göstermezseniz öldürürüz' diyen ürpertici bakışlarla bakıp durmuşlardı.
Rein yüzündeki utanç kızarıklığının hala geçmediğine emindi. Kesinlikle kraliyet muhafızlarından kurtulmalıydı!
"İstemediğini biliyorum" dedi Melioth. "Ama böylesi daha iyi olacak. Hepimiz için."
Rein sıkıntıyla kaşlarını çattı. Mel amcasının kararlılığını gözlerinden okuyabiliyordu. Bahçeye gelmeden hemen önce Theo amcasının odasına gitmişti ve ona bu duruma bir çözüm bulmasını söylemişti. Theo amcası da bunun karışamayacağı bir şey olduğunu ve Melioth'la konuşması gerektiğini söylemişti. Rein konuşurken onun yüzünde olan endişeli ifadeye şaşırmıştı. Theo amcasının rahatlamış olması gerekiyordu çünkü Rein'i sürekli askerlerle dolaşması için ikna etmeye çalışıyordu.
Rein onun endişeli oluşunu kraliyet muhafızlarına bağlamıştı. Saleran kraliyet muhafızlarının Rein'i koruması yanlıştı. O muhafızlar sadece kraliyet ailesine- krala, kraliçeye, prens ve prenseslere- hizmet etmeliydi.
"Peki Mel amca, bu kez senin dediğin gibi olsun" dedi Rein bir anda aklına gelen fikirle gülümseyerek. Mel amcasını nasıl ikna edebileceğini bulmuştu. "Bunu kabul edersem, Saleran'a bir daha gelmeyeceğim."
"Ne!?" dedi Melioth şaşkınlıkla oturduğu banktan kalkarak. "Ne diyorsun sen Rein!?"
"Beni duydun Mel amca" dedi Rein. "Bir daha Saleran'a gelmem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL EJDERİN UYANIŞI
FantasyKIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı Dha. Rein kaşlarını çattı. Babamız sözü kafasını karıştırmıştı. "O zaman.. sen kimsin?" "Ben senim."