Rein Cynan'ın peşinden dopdolu olan yemek salonuna adımını attığında herkes susmuştu. Az önce kalın kapılardan dışarıya çıkan gürültü yerini sessizliğe bırakmıştı. Rein kalabalığın arasından ilerlemeye çalışırken biraz değiştiğini düşündü.Önceden olsaydı bu kadar kalabalığın kendisine bakmasına, kendisini beklemesine dayanamazdı. Bu çok utanç vericiydi. Ama şimdi değişmişti, onların arasından geçerken onlarla kısaca sohbet edip dik durabiliyordu. Odadaki neredeyse herkesle tanışmış olması ona rahatlık sağlasa da Rein Mel amcasının bunda daha büyük etkisi olduğunu düşünüyordu. Mel amcası sürekli onun yanında olup sarayda nasıl davranması gerektiğini ona öğretmişti. O olmasaydı Rein odasından bile çıkmazdı.
"Rein.. oğlum, seni çok merak ettim" diyen Mel amcasına baktığında Rein içtenlikle gülümsedi ve ona yaklaştı.
"Üzgünüm Mel amca, odamdan çıkamadım ben.. biraz rahatsızdım."
"Theo söyledi" dedi Melioth sağ elini hemen yanındaki Rein'in sırtına atarak. Rein onun sıcak elinin sırtında aşağı yukarı gezinmesiyle gerginliğinin hafiflediğini hissetti. "İyi misin şimdi?"
"İyiyim.."
"İyi gibi görünmüyorsun" dedi Mel amcasının diğer yanında duran Kral Leonard. "Yüzün daha da beyazlamış gibi."
Rein ne diyeceğini bilemeyerek sessiz kaldığında Cynan araya girdi.
"Kötü olduğu için bütün gün bir şey yemedi. Bir şeyler yiyince kendine gelir."
"Evet, çok acıktım.." dedi Rein de onu desteklemek için odanın bir tarafını baştan başa saran yemek dolu masaya bakarak. Açtı belki.. ama hiçbir şey yemek istemiyordu.
"O halde yemeğe geçelim hemen" dedi Mel amcası gözlerini Rein'den çekip etrafına bakarak. "Ah Rein, yemekten önce seni konuklarımızla tanıştırayım. Gel benimle."
Rein yürümeye başlayan Mel amcasının arkasından dişlerini sıkarak bir adım attığında Kral Leonard'ın yanında bekleyen Theo amcası ile göz göze geldi. Ona gülümsemeye çalıştıktan sonra Mel amcasını örnek alarak duruşunu dikleştirdi. Kendileri için açılan kalabalığın arasından yemek masasının başlarına kadar yürüdüler. Rein o sırada diğerleri kadar rahat durmayan, sabah gördüğü grubu gördü. Gerginlikleri uzaktan bile belli oluyordu. Başka bir ülkede oldukları için çekindiklerini düşündü Rein. Sonra başını iki yana sallayarak onları düşünmemeye karar verdi. Sadece gidip tanışacak ve yemeğini yiyip odasına kaçacaktı.
Tek yapmak istediği uyumaktı.
Mel amcası durduğunda Rein de onun arkasında durdu. Phandor'luların Mel amcasını selamlamasını dinlerken Mel amcası onu kolundan tutarak yanına çekti.
"Bu Rein.. benim oğlum sayılır" dedi Mel amcası. Saleran'daki herkese bu şekilde tanıtıldığından Rein buna alışmıştı. "Rein Phandor'dan gelen misafirlerimizle tanış."
"Saleran'a hoş geldiniz" dedi Rein kibarca. Mel amcasının kendisinden bunu beklediğini biliyordu ve onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu. "Sabah sizi karşılayamadığım için üzgünüm, biraz.. rahatsızdım."
"Hoş bulduk efendim.." dedi en önlerinde duran adam. Ses tonu sertti ve duygu barındırmıyordu. Boyu Rein'in boyuna yakın olsa da bedeni Rein'in iki katı irilikteydi. Kırmızının ve kahverenginin koyu tonlarından oluşan kıyafetleri esmer tenini iyice boğarken Rein onun bir kralın bakışlarına sahip olmadığını düşündü. Mel amcasına ve ikizlerin babasına bakarak bunu söyleyebilirdi. Karşısındaki adamda başkalarını düşünen ilgili gözler, nazik bakışlar yoktu. Adam konuşmaya devam edince Rein rahatsızlığını belli etmemeye çalışarak dikkatini onun sözlerine verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL EJDERİN UYANIŞI
FantasíaKIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı Dha. Rein kaşlarını çattı. Babamız sözü kafasını karıştırmıştı. "O zaman.. sen kimsin?" "Ben senim."