Rein titreyerek yatakta doğruldu. Yine rüyasında Lukan'ı görmüştü.. onu nasıl öldürdüğünü.
Rein yavaşça nefes alırken boş odada gözlerini gezdirdi. Yalnızdı. Babası ve Kathra yoktu. Perileri yoktu.
Acıyan gözlerini ovuşturarak yataktan çıktı ve pencerenin önündeki sandalyesine yürüdü. Gökyüzüne bakmak onun rahatlamasına yardımcı olduğundan Rein uyanık olduğu neredeyse bütün vaktini burada geçiriyordu.
Sandalyeye kıvrılıp kararan gökyüzüne baktı. Birazdan akşam yemeği için onu çağırmaya biri gelecekti. Ama Rein'in aşağı inmek için hiç gücü yoktu. Zayıf hissediyordu. Geriye yaslanırken gözlerini kapattı.
Babası dün geri dönmüştü. Rein onunla ne kadar konuşmak istese de ağzını açamamıştı. Söylemek istediği kelimeler bir türlü ağzından çıkamamıştı. Aynı şey Dha'ya karşı da olmuştu. Konuşamıyordu. Hayatında ilk defa böyle bir şey yaşıyordu.
Nedenini bilmiyordu sadece konuşamıyordu. Onlara kırgın da değildi kızgın da. Herkes doğru bildiği şeyi yapıyordu sonuçta. Rein onlardan kendisiyle aynı anlayışı ya da davranışı bekleyemezdi, beklemiyordu. Sadece Lukan'ı dinlemek istemişti.
Ve dinlenmek. Onlara durun dediği zaman onların kendisini dinlemesini istemişti.
Lukan ve Rein Yussereaq tarafından belli bir amaçla yaratılmıştı. Şanslı olan Rein olmuştu. Annesi de babası da onu çok seviyordu.
Ama ya Lukan'ın yerinde olan o olsaydı? Bunu düşünüyordu. Sonra kendine kızıyordu. Daha önce bazı şeylerin farkına varamadığı için. Türünü koruyamadığı için.
Lukan'a kızıyordu sebep ne olursa olsun yanlışı seçtiği için, hayatını heba ettiği için.
Babasına ve Dha'ya kızıyordu. Rein'i dinlemeye tenezzül etmedikleri için. Başka biri olsaydı belki Rein bu durumu bu kadar önemsemeyecekti ama özellikle o ikisinin o durumdaki davranışı onu parçalamıştı.
İncinmiş miydi? Galiba evet.
Kızmış mıydı? Hayır. Belki.
Odasının kapısının yavaşça açıldığını duydu ama yerinden kıpırdamadı. Hemen sonra başındaki yumuşak dokunuşu hissetti ve babasının kokusunu aldı. Babasının eli saçlarını geriye doğru iterken Rein gözlerini açtı. Babasının eli başının üzerinde olduğu gibi kaldı ve yüzündeki gülümseme dondu.
Onunla dünden beri böyleydi. İkisi de birbirinden çekiniyordu. Basit birkaç cümleden başka aralarında doğru düzgün bir konuşma da geçmemişti. Lukan hakkında konuşmamışlardı. Rein konuşmak istese de.. dediği gibi ağzını açamamıştı, kilitlenmişti.
Rein kendisi konuşamasa da babasının konuşmama sebebini bilmiyordu. O da mı Rein gibiydi? Sanmıyordu. Bir taraftan bu konuyu konuşmadıkları için rahattı çünkü korkuyordu.
Hem incinmekten hem de incitmekten.
Biraz daha beklemeleri belki de onlar için daha iyi olacaktı.
"Yemeğe çağırmaya gelmiştim" diye mırıldandı babası geri çekilerek.
Ona arkasını dönüp birkaç adım attığında Rein dudaklarını araladı onunla konuşmak için ama kelimeler ağzından çıkmadı. Boğazına dizilip kalmıştı söylemek istediği her şey. Kimseyi üzgün görmek istemiyordu ama Rein bunu içine atmazsa herkese daha fazla zarar vereceğinin de farkındaydı. Bir kere öfkesini ve üzüntüsünü serbest bırakırsa kendisi gibi herkesi parçalamaktan korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL EJDERİN UYANIŞI
FantasyKIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı Dha. Rein kaşlarını çattı. Babamız sözü kafasını karıştırmıştı. "O zaman.. sen kimsin?" "Ben senim."