Efendi Rein,
Lütfen bu notu sizden başkasına göstermeyin. Size bunları yazarak birçok şeyi riske attım. Sizden tek isteğim gitmeden önce beni dinlemeniz, size söylemem gereken çok önemli bir şey var.. lütfen benimle buluşun. Buradan ayrılmadan hemen önce bir boşluğum olacak. Diğerleri salondan ayrılıp toparlanmak için odalarına geçtiğinde sizi ahırların sonunda bekliyor olacağım. Lütfen gelin.
Kera.
Rein elindeki kağıdı tekrar kitabın arasına, aldığı yere bıraktı. Bunun Rein'in başucundaki kitabın arasına nasıl geldiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Biraz düşününce dün Phandor'luların odaya onu veda ziyaretine geldiklerinde Kera'nın bakmak için kitabını eline aldığını hatırladı.
O zaman koymuş olmalıydı.
Rein ona ne söyleyeceğini merak etmişti. Niye kimsenin haberi olmamalıydı ki? Kera'nın tavırlarında bir gariplik vardı ama bu kendisini ilgilendirmediğinden Rein karışmak istememişti. Phandor'lu olmasaydı belki karışabilirdi..
Rein başını iki yana salladı ve notu tekrar eline aldı. Gitmemeliydi. Zaten hasta olduğundan beri tam iyileşmemişti. Bedeni ona ağır geliyordu. Bir de ahırların oraya nasıl gidecekti, öyle değil mi? Mantıklı olan buydu.
Ama gözleri tekrar kucağında duran kağıda kaydığında Kera ile konuştukları şeyi hatırladı. Yardıma ihtiyacı vardı. Yazdığı şeylerden Rein'den yardım istemesinin bile ne kadar zor olduğu belliydi. Rein üzerindeki örtüyü kenara itti.
Bu notu şimdi görmesi tesadüf olamazdı. Cynan az önce odaya gelmiş ve Phandor'luların veda partisinin bittiğini söylemişti. Yani Kera'nın bahsettiği zamanın içindeydiler. Birazdan Phandor'lular tamamen bu saraydan, bu ülkeden ayrılmış olacaklardı.
Rein gitmeye karar vermişti. Alt tarafı ahırların oraya gidip ne istediğini öğrenecekti. Kimsenin haberi olmadan gidip gelirdi. Yuran veya Raviel yanında olsaydı iyi olurdu ama ikisinin birden işi çıkmıştı. Henüz geri dönmemişlerdi. Jaysen'a da bir hasta geldiğinden Rein'i tek bırakıp gitmişti.
Belki de şu anda tek başına olması iyi bir şeydi. Diğerleri burada olsaydı gitmesine izin vermezlerdi ve Rein de Kera'nın söyleyeceklerini duyamazdı.
Rein halsizce yatağından kalktı ve dolabına yürüdü. Ona iki günde iyileşirsin demişlerdi ama Rein on gündür iyileşememişti. Bir daha asla grip olmak istemiyordu. Üzerine Cynan'ın sade siyah pelerinlerinden birini giydi ve başlığını taktı. Kera'nın notunu da kimse görmesin diye yanında götürmeye karar verdi ve cebine koydu.
Kimseye görünmeden gidip gelse çok iyi olacaktı.
Koridora çıktığında merdivenlerin orada bekleyen muhafızlara baktı. Kapıyı açtığında ikisi de ona bakıp duruşunu düzeltmişti. Rein odasına yakın olan merdivene doğru yürüdü. İkizlerin davranışından sonra kapıdakileri istemediğini söyleyince Cynan bu sefer de merdivenlere muhafız koymuştu. Öyle her gelen Rein'in odasına girmesin diye.
"Efendim, nereye gidiyorsunuz?"
"M-Mel amcama" dedi Rein burnunu çekerek. Galiba burun akıntısından kurtulduğunu düşünüp sevinmekle erken karar vermişti.
"Size eşlik edelim."
"Yok, gerek yok" dedi Rein hızlıca. "Ben hemen gidip geleceğim."
Askerlerin itirazlarını duymazdan gelerek el salladı ve merdivenlerden yavaşça inmeye başladı. Bazen onun dediği şeyleri emir saymaları işine geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL EJDERİN UYANIŞI
FantasíaKIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı Dha. Rein kaşlarını çattı. Babamız sözü kafasını karıştırmıştı. "O zaman.. sen kimsin?" "Ben senim."