"Yarın büyük gün ha?"
Rohan karşısına otururken gülümseyerek konuştuğunda Rein de ona gülümsedi. Odada onlardan başka kimse yoktu. Babasını Rohan'la yalnız konuşmak istediğini söyleyerek Theo amcasının yanına göndermişti. Perileri de sabahtan beri ortalıkta yoktu. Rein'in tam yalnız olduğu nadir anlardan biriydi.
Rohan'la konuşmak için uygun bir andı.
"Öyle.." dedi Rein mırıldanarak. "Artık gitme vaktimiz geldi."
Rohan ona başını salladı ve kafasının üstünde duran tacı çıkararak kucağına koydu.
"Biraz daha kalmanızı isterdim" dedi gülerek saçlarını karıştırırken. Rein onun ne kadar yorgun olduğunu görebiliyordu. Kral olmak zor ve yorucuydu ama Rohan'ın bunun üstesinden geleceğini biliyordu. Sadece alışması gerekiyordu.
"Ama fazla bile durduğunuzun farkındayım. O günden beri neredeyse bir ay oldu."
"Zaman çok çabuk geçiyor" diye mırıldandı Rein huzursuzca. "Bir ay.. halbuki bana daha dünmüş gibi geliyor."
"Teşekkürler Rein.." dedi Rohan. Bunu kaç defa söylediğini bilmiyordu Rein. "Senin yaptıklarını başka kimse yapmazdı. Kera seni yaralı bir şekilde buraya getirdiğinde başımıza sadece daha fazla bela aldığımızı düşünmüştüm. Beni çokça yanılttın."
"Elimden geleni yapmak istedim sadece Rohan" dedi Rein. "Seni yanılttığıma sevindim. Bela olsaydım daha kötü olurdu."
"Belanın tam tersisin. Her şeyi inanılmaz bir şekilde yoluna koydun ki! Bazen tüm bunların bir rüya olup olmadığını düşünüyorum. Halkımın yüzü gülüyor, diğer ülkelerle ilişkilerimiz düzeldi. Saleran bize maddi kaynak sağlıyor.. tüm bunlar hayallerimin de ötesinde. Hepsi senin sayende-"
"Ben sadece senin yolunu açtım Rohan, senin yerinde başka biri olsaydı belki bunlar olmazdı" dedi Rein onun konuşmasını keserek. Onun şimdiki Phandor kralı olduğunu biliyordu ama arkadaşça konuşmaya o kadar alışmıştı ki resmi konuşamıyordu. Rohan da böyle olmasını istediğinden Rein rahat bir şekilde konuşabiliyordu. "Sen iyi birisin, iyi bir kralsın. Phandor'a çok iyi bakacaksın ve her şey daha da güzel olacak. Buna tüm kalbimle inanıyorum."
"Teşekkür ederim Rein.." diye mırıldandı Rohan. Yüzü minnettarlıkla dolmuştu. "Phandor'da sana ve yakınlarına kapımız her zaman açık olacak. İzin verirsen sana bir şey teklif etmek istiyorum?"
"Tabii.." dedi Rein. "Ne teklif etmek istiyorsun?"
"Lütfen bunu kabul et."
Rohan ceketinin cebinden gümüş renkli bir mendil çıkardı ve Rein'e uzattı. Rein onu mendil zannederek aldığında eline gelen sertlikle mendile sarılmış bir şey olduğunu anladı. Gümüş mendilin üzerindeki renkli işlemelerde parmağını dolaştırırken sordu.
"Bu nedir?"
"Bunu kabul etmeni çok istiyorum" dedi Rohan. "Yeni Phandor kraliyet ailesine ait ilk parça."
Rein mendilin içinde ne olduğunu merak ederek mendili açtığında gümüş ipeğin arasına saklanmış simsiyah kalın yüzükle karşılaştı. Soğuk yüzüğü tutarak havaya kaldırdı ve hayranlıkla süzdü. Simsiyah yüzeyinde kırmızı elmasla işlenmiş zarif motifler vardı. Yüzüğü çevirdiğinde ön kısmında bir amblem olduğunu gördü. Kırmızı elmastan bir ejderhaydı bu. Kanatları açık, çok ince ayrıntılarla işlenmiş kızıl bir ejderha. Ejderhanın iki yanında da küçük birer Phandor amblemi vardı.
"Bu.. çok g-güzel" dedi Rein kekeleyerek. Yüzükten gerçekten hoşlanmıştı. "Ama bunu kabul edemem."
"Serendibite diye adlandırdığımız bir taştan yapıldı" dedi Rohan gülümseyerek. "Hiçbir zaman parçalanmayacağını düşünüyorum. İşlemelerinde de kırmızı elmas kullanıldı. İkisi de çok değerli taşlar. Ama senin yaptıkların yanında bu yüzük bir hiç.. Lütfen Rein, bunu kabul etmezsen beni kırmış olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL EJDERİN UYANIŞI
FantasiKIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı Dha. Rein kaşlarını çattı. Babamız sözü kafasını karıştırmıştı. "O zaman.. sen kimsin?" "Ben senim."