Alin itiraf etmeliydi ki böyle bir şey görmeyi beklemiyordu.
Sarayın arka bahçesi sadece küçük çiçeklerle ve çimenlerle kaplı olduğundan ileriyi görebiliyorlardı. Sağ çaprazlarındaki görüntüye kadar bahçede her şey normal görünüyordu. O tarafta ise farklıydı.
Alin her tarafın taşla kaplandığını söylese yalan olmazdı. Sarayın dış duvarının bir kısmı artık yoktu. Onları buraya çeken toz bulutu da bu yıkımdan çıkmış olmalıydı. Alin orada duran iki ejderhayı es geçti ve kızıl saçların parıltısını gördü. Orada birden fazla kişinin olduğunu fark etti ama gözleri Rein'de takılı kalmıştı.
"Rein!" diye haykırdı. "Rein orada! Cynan Rein-"
"Kes bağırmayı!" diye bağırdı Cynan. "Onu gördüm."
"Hadi gidelim o zaman" dedi Alin hevesli bir sesle. Rein'i de aldıktan sonra buradan uzaklaşabilir, Alon'un ve Cynan'ın hayatını daha fazla tehlikeye atmamış olurdu. Alon ona iyice yaslanmıştı ve ayakta zor duruyordu. "Ya da siz bekleyin ben onu alıp geleyim. Buradan bağırsam sesimi duymaz-"
"Alin.." dedi Cynan keskin bakışlarıyla ona bakarak. "Oraya gidemezsin."
"Nedenmiş o?"
"Aptal!" diyerek Alin'in kafasına vurdu Cynan. Vurduktan sonra acıyla inlediğinde Alin kılıcına dikkat ederek onu omzundan tuttu. Yaralı olduğunu unutup ona vurmuş ve acıyla sendelemişti. "Beni yorma, bekle biraz-"
"Ama sizi buradan götürmem gerek-"
"Alin oraya gidemezsin!" diye bağırdı Cynan. Sonra Rein'in olduğu yeri işaret etti. "Oraya parçalanmadan gidebileceğini sanmıyorum anladın mı!? Bekle burada! Ben halledeceğim-"
Sonrasında olanlar biraz hızlıydı. Bir anda Rein'in olduğu yerde kırmızı kırmızı parıltılar oluştu. Sonra ona siyah ve altın renkli bir şeyler karıştı. Rein'in arkasında duran ejderha havalandı ve Rein'e doğru uçtu. Cynan Alin'in elinin altından fırladı ve kambur bir şekilde o tarafa doğru koşmaya çalıştı.
"Rein!" diye haykırdı Alin de onu uyarmak isteyerek. Belinden tuttuğu yarı baygın Alon'u da sürükleyerek birkaç adım atmıştı ki Alon koluna yığılıp kaldı. Alin ejderhanın topraktan fırlayan duvarla geri itilmesini ve havalanan taşlardan sakınmak için Rein'den uzaklaştığını görünce Alon'u dikkatlice yere yatırdı.
"Alon?" dedi saçlarını geriye atıp yüzünü açığa çıkarırken. "Aç gözlerini kardeşim.. hadi Alon.. hadi.."
Alin Alon'un göğsünün inip kalkmasını izledi ve nefes alışının ne kadar yavaşladığını gördü. Jaysen'a acilen ihtiyacı vardı.
"Alon.." diye fısıldadı onun uyanmasını sağlamaya çalışırken. Bir rüzgar estiğinde gözleri Cynan'ın gittiği yöne takıldı. Rüzgar Rein'in olduğu yerden geliyordu. Rein'i göremiyordu çünkü etrafı kırmızı parıltılarla kaplıydı. O kırmızı parıltılar bulut-sis karışımı bir görüntü oluşturuyordu ve simsiyah bir dalga kızıl parıltıların üzerini kapatmaya çalışıyordu.
"Alon.." diye mırıldandı tekrar. Kardeşinin eline sımsıkı tutunmuştu. Ne yapacağını bilmiyordu. Alon iyi olacaktı değil mi? İyileşecekti.. Rein de oradan kurtulacaktı çünkü Cynan ona yardıma gitmişti.
"Alon.. sakın öleyim deme.. seni buna pişman ederim.." diye mırıldanan Alin kardeşinin soğuyan elini ovdu nazikçe. "Şimdi Cynan Rein'i getirecek.. onun yanında böyle yatarsan a-ağlar.. biliyorsun değil mi.."
Alin onun hayatının yanı başından kayıp gittiğini hissederken kardeşinin üstüne çöktü kendisini tutamayarak. Alon'suz bir hayat düşünemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL EJDERİN UYANIŞI
FantasyKIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı Dha. Rein kaşlarını çattı. Babamız sözü kafasını karıştırmıştı. "O zaman.. sen kimsin?" "Ben senim."