Profilimde ki 'Skin' ve 'Amenta' isimli kitapları okursanız sevinirim
****
Hikayenin kapağı sizce nasıl :3 benim çok hoşuma gitti yaparken. Eheuheuehue. Neyse. Uzun olduğunu düşündüğüm bir gecikmeli bölümle karşınızdayım Görüşürüz!
-Adele - Don't You Remember ile okuyun. Biterse başa sarın.
'' Hiçbir şey, en çok güvendiğin insanın seni yüzüstü bırakıp gitmesi kadar çok koyamaz.''
****
-Zayn'in Anlatımı-
Telefonumun zil sesiyle başımı yastıktan kaldırıp etrafa baktım. Geleli sadece 20 dakika oldu ve beni hangi kuş beyinli aradıysa onu gebertene kadar dövebilirdim. Ekranda yazılı olan isimle hızla yataktan sıçradım. Lucy arıyordu. Boğazımı temizleyip telefonumu açtım. '' Seni piç!'' Lucy'nin konuşmasını beklerken başka birinin sesini duymak hatta hayatının hatasını bana ''Seni piç! '' demekle yapan kişinin kim olduğunu merak ettiğim için sert ses tonumu takınıp konuştum. '' Kimsin? '' Karşıdaki kişi hıçkırınca gözlerimi ovuçturdum. '' Lucy senin yüzünden ölüyor!'' Öylece durduğumda herşey yavaş çekime alınmış gibiydi. Kelimeler tek-tek beynimden geçiyordu.
Lucy
Senin
Yüzünden
Ölüyor
'' Ne saçmalıyorsun sen? '' Güçsüz çıkan sesime şaşırırken karşı taraftaki tekrar hıçkırdı. '' Lucy'e araba çarptı. '' Telaşla ayağa kalkıp elimi saçıma geçirdim. '' Hangi hastane. '' '' Şehir merkezinde ki özel hastane '' Bir şey demesine fırsat bırakmadan koşar adımlarla odadan çıktım. Merdivenleri ikişer-ikişer indikten sonra salondan geçerken Finn arkamdan seslendi. Onu umursamayıp evden çıktım ve kotumun cebinden arabamın anahtarını çıkarıp otomatik kilit tuşuna basarak kilitleri açtım. Arabaya binip gaza seslice köklendiğimde etrafa yayılan motor sesi ile beraber son derece hızlı bir şekilde evin büyük garajından çıkıp şehir merkezine giden yola saptım. Yaklaşık 20 dakika sonra 100 metre geriden koskoca tabelada Londra Bridge Hastanesi yazısını görünce gaza köklenip önümde ki arabaları solladım ve sağ kavşaktan dönüp hastaneye ulaştığımda arabadan inip anahtarlıktaki kilit tuşuna basarak koşarak hastaneye girdim.Danışmanlığa ilerleyip çakma şarışın olan ve beni görünce gömleğinin bir düğmesini daha açan kıza sordum. '' Lucy Ariana. '' Bilgisayardan bir yere bakıp bana döndü. '' 2.kat 250 numaralı oda. '' Bir şey demeden koşar adımlarla asansöre yöneldim. Asansörün küçük ekranında 5 yazarken derin bir nefes alıp ikişer-ikişer çıkmaya başladım. 2.Kat yazan tabelayı görünce hemen merdivenlerin son basamağını çıkıp koridorda ilerledim. İçmdeki heyecan dolup-taşarken 250 numaralı kapının önünde yere çökmüş ağlayan Stefan ve duvara alnını yaslamış hıçkıra-hıçkıra ağlayan kızla karşılaştım. Sanırım bu Lucy'nin en yakın arkadaşı olan kızdı. Kız bana dönüp baktığında hızla yanıma geldi ve beni itmeye çalıştı. Ama sadece çalıştı. Olduğum yerden 1 santim kıpırdamamıştım. '' Seni adi herif! '' Gözlerimi devirdim. İşte başlıyoruz diye mırıldanan iç sesime katıldım. '' Bana bak sürtük benimle kullandığın kelimelere dikkat ederek konuş yoksa-'' '' Yoksa Lucy'e çektirdiğin acıyı banada mı çektirirsin bay ben çok kötü biriyim hadi benden korkun. '' diye sözümü kesti. Hayatta en nefret ettiğim şey bir sürtüğün benim lafımı kesmesidir. Takabildiğim en sert ifademi yüzüme takıp ona ilerlerken bir adım bile geri gitmese bile gözlerinde ki korku çok açıktı. '' Sana. Benimle. Düzgün. Konuş.Demiştim. '' '' Zayn , sakin ol. '' Arkamdan gelen sesle omzumun üzerinden arkama baktım. Stefan arkamda durmuş sakin olmamı söylüyordu. '' Canın cehenneme sürtük '' diye mırıldandım. '' Senden nefret ediyorum piç kurusu Malik!'' Odanın kapısı açıldığında o sürtüğünü önemsemeden doktorun yanına gittim. '' O iyimi ? '' '' Hastanın nesi oluyorsunuz. '' Diye keskin bir tonla konuştu. '' Sevgilisiyim. '' diye yanıt verip gözlerine odaklandım. Ürkmüş bakışlarını gözümden kaçırdı. '' hastanın durumu iyi. Geçirdiği şok yüzünden bayılmış. Araba o kadar hızlı gitmediği kesin bir şekilde ortada. Sadece sol kolunda incinme var o kadar. Ağzından gelen kanlar ise o an ki şoka girmesiyle dudağını ısırmasından olmuş. Şuan için durumu iyi. Bu arada Zayn kim ?'' Dediklerini tek bir nefeste açıklayıp en son beni merak eden doktora '' Evet benim '' dedikten sonra hafif tebessümle konuşmaya başladı. '' Hasta sürekli olarak Zayn diye sayıklıyordu ve benden ona sizi getirmemi rica etti. Siz girebilirsiniz. Ama hastayı yormayın. Geçirdiği şoku atlatmış durumda sayılmaz. Şimdi iyi günler. '' Doktor sevecen bir gülümseme yollayıp yanımıdan ayrılırken bir saniye beklemeden odaya daldım. Kısa koridordan geçip yatakta yatan Lucy'e baktım. Başını yavaşça bana çevirdiğinde dudaklarına gülümseme yayıldı. '' Selam '' deyip yanına gittim ve yatağın ucuna oturdum. '' Merhaba '' diye sakin bir tonla başladı. Sağ elini avuçlarım arasına alıp elinin üzerine ufak bir öpücük kondurduğumda gözlerinde ki yorgunluk hissi resmen ' Seni özledim ' diyordu. Elimi yanağına yerleştirip dolgun yanakları üzerinde parmaklarımı gezdirirken aklında bin tane düşünce ile bana bakıyordu. ''S-Sen ağladın mı ? '' Güçsüz bir sesle mırıldandı. Elimi gözüme götürüp buğulanan gözlerimi ovuşturdum. '' Senin o kaltak arkadaşın bana Lucy ölüyor dedi. '' Dudaklarına ufak bir gülümseme yayıldı. '' Ölmemden mi korktun? '' Dudaklarımı ısırıp gözlerimi dolgun dudaklarına diktim ve başımla onayladım. '' Seni kaybetmek hayatta istemeyeceğim ilk şey. '' Elini avuçlarım arasından çekip parmaklarımızı birbirine kenetledi. '' Çok yorgunum. '' Saçlarını okşayıp fısıldadım. '' Biliyorum bebeğim. '' Yavaşça yerinden kıpırdandı. '' Benimle uyumaya ne dersin ?'' diye fısıldadı. Gözlerim hayretle açıldı. '' Bu küçük yatakta? '' dudaklarını ısırıp başını salladığında hafifçe yana kaydı. Gülümseyip başımı sağa-sola salladım ve dikkatli bir şekilde yatağa uzanıp başını göğsüme koydum. Saçlarına ufak bir öpücük kondurup az önce ayırmış olduğumuz parmaklarımızı birbirine kenetledim. '' Senden hala nefret ediyorum. '' Görmese de hissedeceğini bildiğim için burukça bir gülümseme yüzüme yayıldı. '' Seni seviyorum '' deyip gözlerimi kapadığım sırada bir damla yaş gözümden akıp gittiği sırada onun benden hala nefret ettiği gerçeği beynimi becermeye başlamıştı. Bu zor olacaktı. Tekrar bir araya gelmemiz. Tekrar biz olmamız. Onu gereğinden fazla çok sevsemde Perrie ilede bir geçmişim vardı. Hemen kestirip atılacak türden değildi. Tamam günlerdir aradığında cevap vermedim , nişanı bozdum evet ama onun benden hala umudu vardı. Onunla beraber olmamı söyleyen beynimi susturan tek şey fark etmeden kendimi Lucy'nin yanında buluyor oluşumdu. İnkar edemezdim. Kollarım arasında uyuyan prensese aşıktım. Ve bu oyunda kaybedeceğimi bilsem bile onu seçecektim. Hayatın tüm zorluklarına benden nefret eden insanların oynayacağı tüm oyunlara-Tehlikeli- rağmen. Ona aşıktım. Tüm o güzel şeyleriyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Boy
Fanfiction... ''Bana bir söz ver '' nefesi yüzüme çarparken zorlukla yutkunup ela gözlerine baktım. Bakışlarında o kadar çok duygu besliyordu ki saatlerce gözlerine bakmak istiyordum. Aşk-Nefret-Özlem-Hüzün-Acı ve daha bir çok duygu dolu bakışları dudaklarıma...