Hayalperest Evreni

300 72 16
                                    

Gözlerimi yavaş yavaş açarken ciğerlerime giren ferah havanın kokusunu iyice içime çektim. Bir süre gözümün önünde minik beyaz noktacıklar dans ettikten sonra idrak kanallarım harekete geçmeye başlamıştı. Yemyeşil yaprakların olduğu dallar, sanki gökyüzünü delip en tepeye ulaşmışçasına heybetliydi. Dalların arasından gördüğüm gökyüzü, ihtişamlı maviliyle orada duruyordu. Daldan dala konduğunu hayal ettiğim kuşların cıvıltısı, derin dalgalar halinde kulaklarımı dolduruyordu.

Normal bir zamanda böyle bir ortam beni sakinleştirirdi ancak aklım bulanmaya, bilinmezliğin endişesiyle kalbim hızlanmaya, vücudum adrenalin pompalamaya başlamıştı.

Sırtüstü uzandığım yerde dirseklerimin üzerinde doğrulacakken bir çıtırtı sesi duymamla birlikte gözlerimi kapatıp, bilincim kapalı numarası yapmaya fırsat kalmadan gözlerimin önünde bir kafa belirdi. Dibime kadar böylesine bir sessizlikle gelmesi endişemi bir kat daha arttırmıştı.

Fener tutulmuş tavşan misali kafa silüetindeki yüze bakıyordum. Tam güneşimin önüne geldiği için yüzünü tam idrak edememiştim.

Güçlü bir el, kolumdan tutup hızlıca beni ayağa kaldırdı. Bu ani kalkışla başım biraz döndüğü için hafifçe sendeledim. Tam o anda en başından beri neden farkına varmadığım bir şeyi fark ettim. Üzerimde hiç kıyafet yoktu. Çıplaktım.

Ağzımdan çıkan küçük bir nida ile hemen olduğum yere çöküp kendimi korumaya çalıştım.

Kimdi bunlar?

Ben neredeydim?

Neden buraya gelmiştim?

Aklımı mı kaçırıyordum?

Titremeye başlamıştım. Korkuyordum, acıkmıştım ve çıldırmak üzereydim.

Omuzlarımda hissettiğim hafif bir ağırlık karşısında hemen kendimi ileriye doğru atıp o şeyden kurtulmaya çalıştım.

"Sakin ol. Yalnızca battaniye."

Sesin geldiği yöne baktım. Ağırlık yeniden omuzlarımda yerini bulurken emin olmak adına başımı hafifçe arkaya çevirdim. Gerçekten de kahverengi, ince bir battaniyeydi. Başımı daha da geriye çevirdiğimde beni sertçe yerden kaldıran adamı gördüm. Kulaklarının hizasında siyah düz saçları vardı. Hafif çıkık elmacık kemiklerinin süslediği yüzü yumuşak hatlara sahipti. Ancak ısrarla benden uzak tuttuğu gözleri oldukça sertti. Üzerine tam oturan kahverengi kıyafetleri vardı. Eli daima belindeki kılıcının sapındaydı. Etrafını izliyor, sanki her an bir yerden bir saldırı gelecekmiş gibi tetikte bekliyordu. Yaşı benden çok da büyük durmuyordu.

Başımı önüme çevirdiğimde bir başkasının varlığını hissettim. Sakin olmamı söyleyen o kırçıllı sesin varlığını. Yavaşça başımı kaldırdığımda siyahlar içerisindeki bir kadın ile karşılaştım. Baştan ayağa kapalıydı. Cinsiyetini anlamama yardımcı olan tek şey gözlerinin şekliydi.

"Kimsin sen?"

Kadının sesi ile irkildim. Bir ona bir de arkamda belli bir mesafede duran adama bakıyordum.

"Kimsin sen diye sordum?"

Sertleşen ses tonu kalbimi daha da hızlandırmıştı.

Başımı iki yana hızlıca salladım.

"Ben... Bilmiyorum."

Arkamda bir hareketlenme hissettim. Kılıcın o keskin sesi kulaklarımı doğrulttu. Adam görüş alanıma girip kılıcını boynuma doğru tuttu.

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin