Nykah

40 12 5
                                    

"Siz neler yapıyorsunuz bu laboratuvarda?"

Akil, Suzan ve Alp ile yoğun bakım koridorunu geride bırakmıştık. Akil yanımda yürürken arkamdan Alp ve onun yanında da Suzan geliyordu.

"Bu fabrika bir amaç uğruna kuruldu. Tüm insanlığın yararına olacak ilaçlar geliştirmek için. Ancak küresel ısınma baş gösterdiği andan itibaren buraya geçmek zorunda kaldık. Yağmalayıcılar her geçen gün artıyordu."

Küresel ısınma mı? Bizim Hayaleprest ırkından geldiğimizi bilen biri nasıl olur da Kamlar ile ilgili olan o hikayeyi bilmez anlamıyordum. Karşı çıkmadım bu söylediğine. Eğer bir bilim insanı bunun böyle olduğunu biliyorsa çoğu kişinin de bu şekilde bilmesi bizim işimize yarayan bir şeydi. Asıl planımıza yağ sürüyordu.

"Anladım. Peki doğru dürüst insan etrafta kalmazken kimi tedavi etmek için çalışmalara devam ediyorsunuz?"

"Arkadaşını saymıyorsun sanırım." dedi Suzan.

Arkamı dönüp Alp'e baktım. O ana kadar dikkat etmemiştim ancak yürüyüşü eskisine oranla çok daha iyiydi.

"Bir merhem sürdüler. Bir saat içinde kabuk bağladı."

Kaşlarımı kaldırdım. Akil'e döndüğümde yüzündeki gururu görebiliyordum.

"Teşekkür ederim bunun için. Dağlamaya çalıştık ama..."

"Önemli değil. İşimizi yapıyoruz."

"Suzan Hanım, istediklerinizi getirdim."

Hepimiz gelen sese doğru döndük.

"Sizi yemek için tutmak isterdik ancak yeterince yemeğimiz kalmadı. Bunu alın. Yukarıdan getirttim. İki çantanız. İçerisindeki hiçbir şeye dokunmadık. Belki nacizane birkaç bir şey koymuş da olabiliriz."

Büyük bir minnet duygusuyla çantalardan birini aldım. Diğerini de Alp aldı.

"Teşekkür ederiz Suzan Hanım."

"Suzan diyin lütfen."

"Peki Suzan." dedim.

"Çocuklar size çıkışa kadar eşlik edecekler. Bu saatten sonra ne siz bizi gördünüz ne de biz sizi."

Başımı salladım. "Ama merak ettiğim bir şey var. Neden bizim ırkımızdan nefret ediyorsunuz?"

"Nefret ettiğimi de kim söyledi?" diye sordu Akil.

"Yüz ifadeniz, tavırlarınız, ses tonunuz. Sanki bizi görmeye bile tahammül edemiyormuşsunuz gibiydi."

"Altmış beş yıllık bir hayat sürdüm. Bütün bu yıllarda yalnızca insanlarla birlikte değildim. Hayalperestler'e kendimi bildim bileli ilgi duydum. Babam genetikçiydi. Ondan öğrenmiştim tüm bunları. Zamanla insan ırkından farklı ırkları tanıdıkça hepsinin dnalarının dışında karakterlerinin de değiştiğini gördüm. Hayalperestler iyi bir ırk değiller."

Başımı iki yana salladım. "Bir bilim insanına göre oldukça sabit bir görüş içerisindesiniz. Tüm Hayalperestler'i aynı kefeye koyamazsınız. Evet, kötüler de var ancak bu tüm kasanın çürük olduğu anlamına gelmiyor."

"Tek bir çürük elma tüm kasayı çürütebilir evlat. Kanıtını tekrar görmek ister misin?" dedi ve eliyle hastaneye açılan kapıyı gösterdi.

Ağırlığımı huzursuzca diğer bacağıma verdim.

"Bakın, bana sürekli bu kartı oynamayın. O benim kardeşim gibi. Onu korumak için canımı bile veririm. İnanın buna. Farklı ırklardan geliyor olabiliriz ancak bu bibirimize karşı nefret besleyeceğimiz anlamına gelmiyor. Lütfen, bu çivi gibi beynininize kazınan gerçeklikten kurtulun. Biz iyilerin tarafındayız."

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin