Kendimi dün oturduğumuz yere attığımda nefes nefeseydim. Herkes yemeğe başlamıştı. Oturmadan önce öğretmenleri başımla selamladım. Kimisi selamımı almış kimisi de beni görmemişti bile.
Tüm yolu nasıl bulup geldiğim koca bir boşluktu. Hemen tepemdeki yere gerekli şeyleri girdim. Alp'in bakışları altında sabırsızca oturdum.
"İyi misin?" diye sordu.
Elimle bekle işareti yaptım. Bir bip sesiyle kapağı açıp tablodutumu aldım. Yeniden oturduğumda kurumuş boğazımı ıslatmak için verilen sütten koca bir yudum içtim.
"Anlatmam gereken şeyler var. Çok garip bir şey oldu." Alp tüm dikkatini bana vermişti. "Bugün uyandığımda Sybil yanımdaydı. Ama o değildi. Yani onun kılığına bürünmüş birisi bana şaka yapıyordu."
Alp'in kafası karışmıştı. "Nasıl yani? Anlamadım şunu iyice bir anlat."
Derin bir nefes verip nabzımı yavaşlatmaya çalıştım.
"Bak şimdi, uyandığımda gördüğüm Sybil gittiğinde banyodan asıl Sybil çıktı. Ve bana bunun her zaman yapılan bir şaka olduğunu söyledi. Kamlar," dedim sesimi gittikçe fısıltıya bürüyerek. "Birisinin dnasını alıp onu kullanarak o kiiye bürüyorlarmış bir başka insanı."
Alp öylece bakmayı sürdürüyordu.
"Anlasana." diye dürttüm onu. "Annem. O saldırı akşamında onu gördük değil mi? Ama ekrandan. Ve inan bana hiç annem gibi konuşmuyordu."
Alp anladığını belirten bir ifadeyle bana baktı. Gerilmiş vücudu gevşedi. Önündeki yemekle oynadı bir süre.
"Ve şimdi de sen annenin böyle bir numaraya maruz kaldığını düşünüyorsun?" Bana baktığında gözlerinde acıma vardı.
"Evet aynen öyle düşünüyorum. Çok mantıklı değil mi? Benim annem asla öyle konuşmaz. Annem asla bana ihanet etme..." O bakışı sürdürmesi daha fazla devam etmeme engel oldu. Acıyordu bana. Kafamda kurduğuma inanıyordu. "Bana öyle bakma Alp."
"Çok ağır şeyler yaşadın Zeynep. Bunu kabul ediyorum. Ancak o anki ihanetin üzerini böyle örtmeye çalışma. Kendini fazla umutlandırıyorsun. Annen..."
"Sus! Tanımadığın halde onun hakkında sakın bir şey söylemeye kalkma." Tüm çabamı harcamaya çalışıyordum. "O değildi diyorum sana. Evet, o an başka bir açıklama yoktu. İhaneti beni yıktı ancak annem o benim. Nasıl sırtımdan bıçaklar beni? Sybil'in anlattıklarından sonra onun kullanıldığına inanıyorum. Ve bana ister inan ister inanma. Onu bulacağım. Cehennemin dibinde bile olsa, onu ararken ruhumu bile kaybetsem vazgeçmeyeceğim." dedim ve önümdeki yemeğe döndüm.
Alp bir süre hareketsiz durdu. Bana bakmayı sürdürüyordu. Aklının son sürat çalıştığına emindim.
"Doğru söylüyor." dedi Alp'in karşısındaki bir ses.
Başımı kaldırıp baktığımda suratı beş karış asık gezen o kızı gördüm. Bakışları Alp ile benim aramda gidip geliyordu.
"Özür dilerim, konuşmanıza kulak misafiri oldum. Ancak Zeynep doğru söylüyor Alp. Sybil'in anlattıkları gerçek. Kamlar'ın dnayı kullanması konusundan bahsediyorum. Ve eğer gerçekten böyle bir şey varsa Zeynep'i yalnız bırakmamalısın. Aile her şeyden önce gelir." dedi ve çatalıyla önündeki peynir karıştırmaya başladı.
"Olay inanıp inanmamakla alakalı değil." dedi Alp.
"Tam olarak inanıp inanmamakla alakalı." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
FantasyEv-okul-Umut üçgeninde bir yaşamı olan Zeynep'in sıradan hayatı, geçirdiği trafik kazası sonucu girdiği koma ile bambaşka bir renge bürünür. Zeynep bir Hayalperest'tir. Tüm Hayalperestler gibi o da gözlerini Hayalperest evreninde açar. Başlarda her...