Son Savaş

26 10 5
                                    

"Fanus etkisini yitirmek üzere efendim!"

Sertçe açılan kapıdan içeriye girdi Rain. Suzan hemen yanıma geldi.

"Kaldır onu." dedi. Emre ayağa kalkmama yardım etti. Ancak beni tutmaya devam etmek zorundaydı. "Zeynep. Kendine gel. Ne yapacağız şimdi? Hamleyi söyle."

"Ben.."

Yüzüme inen bir tokatla vücudum kendine geldi. "Melek'e dönüşmek mi istiyorsun?" diye sordu Meryem tok bir sesle.

Ona baktım. "Hayır." dedim cılız bir sesle.

"O zaman hadi. Savaş daha bitmedi."

Arabaların önüne konan sallanan başlı biblo köpek gibi başımı salladım.

Suzan'a baktım. "Gelen Hayalperestler'i silahlandır. Yukarı çıkacağız."

Herkes ne yapacağını bilir bir halde harekete geçerken arkamda durmaya devam eden Emre'ye bakmadan odadan dışarıya çıktım. Laboratuvarda çalışan yaşlılar ellerindeki şişeleri, bellerine bağladıkları kuşakların içerisine sıkıştırıyorlardı. Suzan, tüm Hayalperestler'i silahlandırmaya başlamıştı bile.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

"Şimdi değil Emre. Şimdi değil." Laboratuvarın ortadaki yükseltisine çıktığımda dikkatlerini çekmek amacıyla ellerimi çırptım. "Herkes buraya baksın." Başlar teker teker yukarıya kalktı. "Birazdan dışarıya çıkıp bu işi bitiriyoruz. Üzerinizde kalan tüm kuvveti sahaya yansıtmanızı istiyorum." dedim ve çıktığım gibi hızla inerek çıkışa doğru yöneldim. Birinin kolumdan tuttuğunu hissettim.

"Bu haldeyken geride durman daha iyi olacaktır." Alp'in gözlerindeki endişeyi görebiliyordum.

"Az kaldı, Alp." dedim tebessüm ederek.

Yanından uzaklaşıp arşive çıkan ince koridordan geçtim. Küçük çocuklardan biri önden gidip benim için yukarıdaki kapıyı açtı. Merdivenlere yöneldiğim sırada arkamdan gelen bir kol yüzüme keskin kokulu bir bezi bastırdı. Beynime giren keskin bir ağrı ile olduğum yere yığıldım.

...

Gözlerimi araladığımda artık ruhumu huzursuz eden o beyazlık ile karşılaşmıştım. Ellerim pürüzsüz çarşafı sıkarken doğrulmaya çalıştım. Bir el omuzuma bastırdı.

"Sabit dur Zeynep."

Emre, yorgun gözleriyle bana bakıyordu. Konuşmak istedim ancak sesim çıkmadı. Boğazım kurumuş bir toprak kadar kuruydu.

"Su." diyebildim sadece.

Emre, yanıbaşımdaki komodinin üzerindeki bardağı alıp dudaklarıma götürdü. Su, o zamana kadar hayatımda tattığım en güzel şeymiş gibi kaydı boğazımdan. Emre, tüm bardağı içmeme izin vermemişti. Geriye doğru yaslandığımda daha fazlasını istiyordum.

"Daha iyi misin?"

Başımı salladım. "Ne oldu?"

"Seni oraya yeniden çıkaramazdık. Çok yorgun görünüyordun ayrıca konuşmayı yaptığında burnundan kanlar akmaya başlamıştı. Oradan inip dışarıya çıkmak için hareketlendiğinde çıldırmış bir robot gibi görünüyordun. Herkes endişelendi senin için. Alp ile ufak bir işbirliği yaptık."

"Kazandık mı?"

Gülümsedi. "Fanus işlevini yitirdiğinde biz de saldırı pozisyonumuzu almıştık. Ancak bir hareket yapmamıza gerek kalmadan destek geldi."

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin