Merhaba herkese. Üç hafta gibi bir süre sonunda geldim. Yeni bölümü umarım ki beğenirsiniz. Bu sezon son sezonumuz olacak. Güzel geçmesini umut ediyorum. Sonun başlangıcına hoşgeldiniz. :)
Not: Multimedya'da bu bölüme uygun bir müzik koydum. Okurken onu da dinleyin. Güzel oluyor.
Gözlerim kapalı. Ya da ben öyle sanıyorum. Dipsiz bir karanlığın içinde kaybolmuş da olabilirim. Ama umursamıyorum. Çünkü o an hissettiğim şey bir girdap değil. Huzur. Gerçekten ama gerçekten bir huzur. Uzun zaman sonra böyle bir hisse kapıldığımı hissediyorum. Sanki hayatımda sürekli bir kargaşa hali vardı ve ben şekere hasret bir çocuk gibiydim. O şekere sonunda kavuşmuştum.
Hareket etmeye çalışıyorum. Neyin üzerinde olduğumu veya bir şeyin üzerinde olup olmadığımı bilmiyorum. Vücudumun herhangi bir şeye teması olduğunu sanmıyorum. Ama yine de hareket etme ihtiyacı hissediyorum.
Etrafım yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyor. Bir ışık fark ediyorum. Göz kapaklarımı aşıp gözbebeklerime doluyor. Bir süre o halde durup ışığa alışmaya çalışıyorum. Ardından gözlerimi hafifçe aralıyorum, nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum. Etrafta kış kokusu alıyorum. Başımı kaldırıp büyük ağaçların arasından kesik kesik gelen güneşe bakıyorum. Nefesimi verdiğim an ağzımdan çıkan buhar ile havanın soğuk olduğunu idrak ediyorum. Bir anda üşüyorum.
Bir ormanın ortasındaydım. Burada ne işim olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Ama tanıdıklık hissini tüm hücrelerimde hissediyordum. Başımı çevirip etrafıma baktım. Bir adım attım. Bir dal ayağımın altında çıtırdadı. Bir sincap hızla bir başka ağaca koştu. Yapraklar huşu içinde kımıldadı.
"Hey..."
Uzun zamandır konuşmamışım gibi çatallı çıkan sesim ormanda yankı buldu. Boğazımı temizledim. Gözlerim yanıyordu. Karnım açtı ve oldukça üşümüştüm. İçimdeki huzur yerini endişeye bırakmaya başlamıştı.
Neredeydim ben?
Ne işim vardı burada?
Nasıl gelmiştim?
Ve en önemlisi...
Ne olmuştu?
Kollarımı göğsüme sardım. Tüylerim diken diken oldu. Nefes alışverişim sıklaştı. Endişem artıyordu. Bana tanıdık gelen ama bir türlü anlamlandıramadığım bu yer... Neler oluyordu?
Yürümeye başladım. Bir şekilde yönümü tayin etmeye çalışıyordum. Ama ağaçların hepsi birbirine benziyordu. Farklı olanlardan da ne anlam çıkarmam gerektiğini bilmiyorum. Biliyordum ama bir şekilde bilemiyordum.
Adımlarım hızlandı. Yüreğim hızlandı. Düşüncelerim hızlandı.
Bir anksiyete nöbeti geçirmek üzereydim.
Koşmaya başladım.
Soğuğu tüm vücudumda hissediyordum. Bir kırbaç gibi çarpıyordu tenime. Midem bulandı. Daha da hızlandım. Arayışlarım kaçışlarıma dönüştü. Bu yerden uzaklaşmak, her neredeysem oraya geri dönmek istiyordum.
Hızımı daha da arttırdım. Gözyaşlarım yüzünden önümü göremiyordum ama umurumda değildi. Yüreğim daralmaya başlamıştı.
O sırada gözyaşlarım yüzünden tam olarak göremediğim bir karaltı ağacın arkasından çıktı ve belimden tutarak beni durdurdu. Bir çığlık atıp beni tutan ellerden uzaklaşmaya çalıştım ancak yapamadım. Benden daha güçlüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
FantasíaEv-okul-Umut üçgeninde bir yaşamı olan Zeynep'in sıradan hayatı, geçirdiği trafik kazası sonucu girdiği koma ile bambaşka bir renge bürünür. Zeynep bir Hayalperest'tir. Tüm Hayalperestler gibi o da gözlerini Hayalperest evreninde açar. Başlarda her...