Gece, sıvı bir madde gibi vücudumu sarmaya başladı. Her bir hücremin nefes almaya ihtiyacı varmış gibi boğuluyordu. Çırpınmaya başladım. Gece şekillenmeye başladı. Tanıdık hava burnuma dolduğu anda gözlerimin kapalı olduğunu fark ettim. Yavaşça açtım. Yemyeşil yapraklı dallar tepemde uzuyordu. Hızlıca doğruldum. Hayalperest Evreni'ndeydim.
Bir çığlık sesi ile irkildim. Hızla ayağa fırlayıp sesin geldiği yöne koşmaya başladım. Üzerimde Taş'ı canlandırdığım gece giydiğim pelerinli elbise vardı. Çalılara takılan pelerini başımdan çıkarıp attım. Ayağımda ciddi bir yanma hissettim.
Açıklığa çıktığım anda Hayalperest Evren'i, yerini en son gördüğüm haline bırakmıştı. Yeşillikten uzak, kül olmaya ve tütmeye başlamış topraktan yayılan acı koku genzimi yaktı. Gözlerimi kısıp daha da ilerledim. Ayağımdaki yanma arttı. Umursamadım.
"Zeynep!"
Başımı çevirdim. Ezgi, küçük bir nokta gibi görünecek kadar uzaktaydı.
"Kurtar beni!" Sesindeki çaresizlik hissi kalbimi acıtıyordu.
O anda tepesinde o uçan yaratıkların dolaştığını gördüm. Kalbim yerinden çıkacakken ona doğru koşmaya başladım. Ağzımı açıp ona seslenmek istiyordum ancak uzay boşluğundaymışım gibi sesim çıkmıyordu.
"Zeynep!"
Duyduğum yeni sesle durdum. Başımı sol tarafıma çevirdiğimde Marcus'u gördüm. Çevresinde dönen kara bulutlar tarafından sürekli işkence ediliyormuş gibi yüzü ekşimişti.
"Canım yanıyor, Zeynep!"
Marcus da en az Ezgi kadar uzaktaydı bana. Ona doğru koşmaya başladığımda başka bir sesle sarsıldım.
"Zeynep..." dedi fısıltıyla konuşmasına rağmen sesi kulaklarımda çınlayarak. "...neden beni bıraktın?"
Nicolas. Başımı arkaya çevirdiğimde gördüm onu. Midem acıyla sarsılırken arkamdan birinin sesini daha duydum.
"Teyzeni öylece bırakacağını hiç düşünmemiştim." Eflin, yüzü yaralar içerisinde iki büklüm olmuş bana bakıyordu.
Başım dört bir yanımda, yardımımı bekleyen insanlar arasında dönüp duruyordu. Hangisine koşacağımı bilemez halde öylece durdum. Ezgi ve Marcus'a koştuğum halde hala aynı uzaklıklarda olduklarını fark ettim.
Çevrem, daha da kalabalıklaşmaya başlarken tanıdığım veya sadece sima olarak aşina olduğum yüzler çevremi kaplamaya başlamıştı. Sezgin, Ogün, Alpagu, Çağdaş...
Dizlerim vücuduma ihanet edip beni yerle buluşturdu. Kulaklarım, yardım isteyen tüm insanların sesleriyle dolarken ellerimi kulaklarıma götürdüm.
"Zeynep... Hey! Zeynep!"
Gözlerimi açtığımda annemin endişeli gözleriyle karşılaştım. Elleriyle kollarımı sıkıca tutmuş beni yatağa yapıştırmıştı. Ona baktığımda sakince geri çekildi.
"Çırpınıyordun. Kendine zarar vereceğinden korktum."
Kollarımdan destek alıp sırtımı bazamın başlığına dayadım. Annem titreyen elleriyle başucumdaki komodinin başlığında duran suyu dudaklarıma götürdü.
"İyiyim anne, başka bir kabus yalnızca."
"Doktorla görüşmek istemediğinden emin misin?"
Omuz silktim. "Ne anlatacağım ki ona? Komaya girdim, bambaşka bir Evren'de uyandım, savaşçı oldum, geri döndüm, burada da savaştım. Ah, ayrıca haberiniz yoktur diye söylüyorum, dünyayı kurtardım. Rica ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
FantasiaEv-okul-Umut üçgeninde bir yaşamı olan Zeynep'in sıradan hayatı, geçirdiği trafik kazası sonucu girdiği koma ile bambaşka bir renge bürünür. Zeynep bir Hayalperest'tir. Tüm Hayalperestler gibi o da gözlerini Hayalperest evreninde açar. Başlarda her...