Gerçekler

44 14 2
                                    

Korkuyordum. Hayatın bize her zaman mis kokulu çiçekler uzatmadığının farkındaydım. Ancak bunun farkında olmam endişelerimi ve korkumu yıkamıyordu. Garip araba ve radyo olaylarından birkaç saat sonra toprak yollu bir yerde durmuştuk. Umut biraz dinleneceğini söyleyip koltuğunu geriye doğru yatırdı ve otuz saniyeden daha kısa bir zamanda uykuya daldı. Bir süre onu izledim. Masumluğu istemsizce gülümsememe neden oldu. Keşke ben de o kadar kısa sürede uykuya dalabilseydim. Ne zaman gözlerimi kapatsam gözümün önüne Hayalperest dünyasına adım attığımdan beri yaşadığım şeyler tek tek gelip geçiyordu. Sonunda ise tek bir siluet beliriyordu. Emre.

Sıkıntılı bir iç çekişle yavaşça arabanın kapısını açıp gecenin serinliğine bıraktım kendimi. Taşlar ayağımın altında sesler çıkartırken kollarımı, ürperen bedenime sardım. Önümde uzanan karanlığa baktım. Karanlığın belirli noktalarında ışıklar vardı. Tarla sahiplerini de uyku tutmamıştı sanırım. Yalnız olmadığıma bir nebze de olsa sevindim.

...

Gün ağarmaya başladığında arabanın arkasından aldığım battaniyeyle yere oturmuştum. Umut'un gerinme sesini duydum. Gülümseyerek arkama baktım.

"Günaydın uykucu şey."

Umut dirseklerinin üzerinde doğrulup kısık gözlerle tarlalara ardından da bana baktı. Sabah mahmurluğu yüzünün her yanını kaplamıştı.

"Günaydın."

Arabanın kapısını açıp çıktı. Vücudunu esnettikten sonra şişedeki suyla yüzünü yıkadı. Yavaş adımlarla yanıma gelip oturdu.

"Bütün gece ayakta mıydın?"

"Zevkle yaptığım bir şey değildi."

Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Başımı yavaşça omuzuna koydum. Kısa bir an duraklasa da koluyla beni sarması gecikmedi. Yüreğimde bir sıcaklık hissettim. Yalnız olmamanın, yanında her zaman seni koruyan birisinin olmasının ve koşulsuz sevilmenin oluşturduğu bir harmoni sıcaklığıydı. İçimdeki düğümler bir bir açılmaya ve gözyaşı toplarına dönüşmeye başladı. Sessizce yanaklarımdan akıp Umut'un gömleğinde acıdan izler bırakıyorlardı. Eli yüzüme gittiğinde ıslaklığı fark etmiş olacak ki daha sıkı sarıldı bana. Ben de daha çok sokuldum ona.

"Anlatmayacak mısın?"

"Neyi?"

Pozisyonumuzu hiç bozmadık. Vücudunun sıcaklığı battaniyeden daha iyi hissettiriyordu bana. Aklıma bir an Emre geldi ve içimi bir suçluluk duygusu kapladı. Ancak hemen başımdan savdım. Umut benim en yakın arkadaşımdı.

"Yaşadıklarını."

"İnanmazsın."

"Anlatırsan inanırım."

"Aptal bir Hayalperest olduğumu düşünürsün. Kanıtım yok."

Bir şey söyleyemedi. İçten içe beni mutlu etmek istediğini biliyordum. İçimde tutmazsam, her şeyi anlatırsam bir bakıma eski Zeynep'e dönmemi umut ediyordu. Ancak artık öyle bir olasılık yoktu. Eski Zeynep Hayalperest dünyasına adım attığı anda ölmüştü. Yeni Zeynep'se ayak uydurduğu dünyadan sürülüp eski dünyasında tıkılı kalmıştı.

"Korkuyorum Umut."

"Korkma, ben buradayım."

Bedenimi doğrultup doğrudan Umut'un yüzüne baktım.

"Eğer anlatırsam bana gerçekten inanır mısın?"

Umut gözlerini gözlerimden ayırmadı. Sabah güneşinin taze ışıklarıyla gözleri sarıya çalıyordu. Ebru desenli renklerin tanıdıklığı ruhumu rahatlatmıştı.

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin