Silah

22 13 0
                                    

İyi okumalar. Müziği unutmayın. :)

Kahretsin!

Kahretsin!

Kahretsin!

"Zeynep?"

Bir kapı gerimden Umut'un sesini duydum.

"Buradayım."

Umut kapıyı açıp mutfağa girdi. Telsiz elimde mutfağın tezgahına yaslanmış dünyanın en umutsuz yüz ifadesiyle ona bakıyordum.

"Ne oldu?" dedi yanıma minik ama endişeli adımlarla yaklaşırken.

Başımı iki yana sallayarak elimdeki telsizi kaldırdım. Derin bir nefes alarak dayandığım yerden doğruldum.

"Gitmemiz gerek."

Hızla mutfaktan, ardından da diğer ara odadan çıktım. Umut peşimdeydi.

"Ne? Ne demek gitmemiz gerek? Eflin'i beklememiz gerekmiyor mu?"

"Çağdaş yakalanmış. Eflin ve Alpagu onu geride bırakamadılar. Yapmam gerekenleri biliyorum. Tıpkı şu anda harekete geçmemiz gerektiğini bildiğim gibi."

Kelimeler ağzımdan oldukça hızlı ve serinkanlı şekilde çıkmıştı. Bu tepkime ben de şaşırmış olsam da Melek Komutan'ın gerek fiziksel gerekse de zihinsel olarak öğrettiği şeyleri uygulayabilmem beni sevindirmişti.

İstemeyerek de olsa Alp'e seslendim.

"Alp!"

Alp hemen yattığı yerden doğruldu. Koşarak yanına gittim. Ardımdan koşan Umut'a baktım. "İki sırt çantası bul. İçine ne gerekiyorsa doldur. Erzak, battaniye, yardım malzemeleri, ilaçlar... Ne gerekiyorsa."

Umut hemen durdu ve iyi bir askerin yapması gerektiği gibi emre itaat için harekete geçti. Önüme dönüp dikkatimi Alp'e verdim. Umut'a söylediklerimi ona da söyledim.

"Gitmemiz gerek. Yürüyebilecek durumda mısın?"

"Cevaplarını bildiğin sorular sorma. Kahrolası bir oyuncak bebek değilim ben."

Hafif bir inlemeyle benim de yardımımda tek bacağı üzerinde dengede durabildi. Bu görüntü tüylerimi diken diken ederken Alp'in bir adım karşısında durdum ve bir asker gibi elimi uzattım. Yüzümdeki o aptal gülümsemeyi silemiyordum. Alp'in gözü elim ile yüzüm arasında gitti. En sonunda o da elini uzattı ve birbirimizin bileğini sıkıca tutarak selamlaştık.

"Kalın kafalı bir adam olabilirim ancak yapılan iyilikleri asla unutmayan bir askerim. Bu iyiliğinin karşılığını alacaksın kızıl savaşçı."

"Ben bir karşılık beklemedim. Bana değil beni eğiten Kam'a, Meryem'e teşekkür et. İyi bir öğretmendir."

Alp hafifçe başını salladı. Umut da o anda ikinde iki sırt çantası ile ana labaratuvara girdi.

"Bitki çayları." dedi Alp.

Kaşlarımı çattım. "Onları da mı birlikte almak istiyorsun?"

"Evet." dedi.

Umut hemen gitti. Döndüğünde elinde dolu bir torba ile geldi.

"Hangisini almam gerektiğini anlayamadım ben de hepsini bir torbaya koydum."

"Sorun değil." dedim.

Tek dizimin üzerine eğilip sırt çantalarının içine baktım. Konserve yemekler, ince bir battaniye, el feneri, birkaç pil, sular, az da olsa yardım malzemeleri bir tane de silah bulmuştu. Silahı kaldırıp baktım.

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin