Hava iyice kararmış güvenli bulduğumuz bir alana kısa süreli kamp kurmuştuk. Meryem ve yanına aldığı birkaç kız, erkeklerin getirdiği birkaç hayvanı temizlemiş, yemeğe uygun hale getirmişti.
Meryem ile çadırda yaşadıklarımızdan sonra her ne kadar beni affetmiş gibi görünse de tüm yaşananlardan sonra aramız hiçbir zaman eskisi gibi olmamıştı. Her şey için beni suçlayan diğer Hayalperestler takımının içindeydi. Tabi kimse bunu dile getirip yüksek sesle söylemiyordu fakat köşe başlarındaki tüm fısıltılar kulaklarımı sağır edercesine üzerime saldırıyordu. Belki ben abartıyordum, bilmiyorum.
Meryem, Ezgi'den sonra iyice içine kapanmıştı. Tüm görevlerini elinden gelen en iyi şekilde yapmaya devam ediyordu. Ancak birisi ona bir şey sormadığı müddetçe ağzını açıp tek kelime bile etmiyordu. Hastalarını iyileştirirken onların kafasını dağıtmak için en gereksiz konulardan bile heyecanla bahseden Meryem gitmiş yerini bir soğukluk almıştı. Bunun için onu kim suçlayabilirdi ki?
Hepimiz sıraya girip Meryem'in, tabaklarımıza sulu et çorbasını boşaltışını izledik. Sıra bana geldiğinde onun gözleri, kazan-kepçe-tabak arasında giderken derin derin yüzüne baktım. Farkıma varmıştı ancak bir tepki göstermemişti.
"Nasılsın bugün?" diye sordum.
"İyiyim. Sıradaki!"
Yavaşça yanından geçip giderken zayıflığı gözüme daha çok batmaya başlamıştı. Onunla daha çok ilgilenmeliydim. Her anımda o tatlı sertliğiyle yanımda bulunmuş olan kadına karşı bir borçtu bu benim için.
İçimden bunun sözünü kendime verdikten sonra kendi grubumun yanına gidip oturdum.
"Kurt gibi acıkmışım." dedi Payidar koca bir lokma ekmeği çorbanın suyuna batırıp ağzına atarken.
"Bunlar niye bizden uzak oturuyorlar?" diye sordum gözüm Gergedan ve Yasmin arasında giderken.
Hepsi başlarını çevirip baktığım yere göz attılar. Pek ilgilerini çekmemiş olacak ki yemeklerine geri döndüler.
"Kimin umurunda. Negatiflik kralı ve kraliçesi bizden fersah fersah uzak dursa sesimi çıkarmam." dedi Sezgin.
"Yine de bir arada durmamız gerekirdi. Bir yerlerde bir ispiyoncunun olduğunu biliyoruz."
"Onlardan mı şüpheleniyorsun?" diye sordu Emre bir kaşık eti ağzına atarken.
Başımı iki yana salladım.
"Hayır tabi ki. Her ne kadar kaba olsalar da sadık insanlar. Böyle bir şey yapmazlar. Ama ya birileri onları farklı yerlere çekerse."
Aydın alayla güldü.
"Yasmin ve Gergedan'ı uçurumdan atacak birileri daha analarının karnından doğmadı."
Grupta kıkırdamalar oldu.
"Her şeyi çok fazla düşünme. Önündeki yemeği bitir." dedi Emre.
Yavaşça başımı sallayıp yemekten bir kaşık aldım. Daha ağzıma alır almaz bu kadar acıktığımın farkında değildim. Herkesten sonra başlayıp herkesten önce yemeğimi bitirmiştim bile.
"Sanırım asıl kurt senin içinde." dedi Payidar gülerek.
Omuz silktim.
"Acıkmışım."
"Onu hepimiz anladık." dedi Sezgin.
Herkes tabaklarını bitirdikten sonra bir süre sakınce oturduk. Diğer Hayalperestler birbirlerine saygılı olarak konuşma sesinin biraz altında sohbet ediyorlardı. Bu yüzden duyduğunuz ses daha çok doğanın sesi oluyordu. Gözlerimi kapattım Hafif esen rüzgarın tenimi okşamasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
FantasyEv-okul-Umut üçgeninde bir yaşamı olan Zeynep'in sıradan hayatı, geçirdiği trafik kazası sonucu girdiği koma ile bambaşka bir renge bürünür. Zeynep bir Hayalperest'tir. Tüm Hayalperestler gibi o da gözlerini Hayalperest evreninde açar. Başlarda her...