Bay Beaumont'un Geçmişi

26 10 0
                                    

Merhaba, bölümü umarım beğenirsiniz. Lütfen beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizler için koyduğum müziği de yukarıdan dinleyebilirsiniz. İyi okumalar. :)

"Burası kızlar yatakhanesi. Koridorun hemen sonunda da erkeklerinki var. Umarım şimdiye kadar olan hiçbir şey size rahatsızlık vermemiştir. Rahat bir uyku çekmenizi diliyorum." Eliza süzülerek Alp ile bizi yalnız bıraktı.

Alp'e baktım. "Uykun var mı?"

"Biraz dinlensek iyi olacak." dedi. "Eğer bir sorun olursa iki kısa ıslık çalarsan anında yanına gelirim."

Başımı salladım. Eliyle omuzuma dokunup uzun adımlarla koridor boyunca ilerledi. Arkama dönüp yatakhanenin kapısına baktım. Tam içeriye gireceğim sırada birisi bana seslendi. Bay Beaumont'tu. Bizi karşıladığı andaki ceketini çıkarmış, beyaz gömleğiyle duruyordu. Dimdik duran fit bedeni, ilerlemiş yaşına rağmen güç yayıyordu.

"Seni son anda yakaladığıma sevindim." dedi nefes nefese. "Hikayenin sonunu duymak istersin diye düşünüyordum."

"Tabi." dedim hevesle.

Geldiğimiz yönün tersine yürümeye başladık. Geldiğimiz zaman binaya girdiğimiz kapıya oranla daha küçük bir kapıdan dışarıya çıktık. Yıldızlı gökyüzünün aydınlattığı bahçe nefes kesiciydi. Akşam üzeri geldiğimizde sesini duyduğum çeşme, şimdi tam karşımdaydı. Kalemle çizilmiş gibi düzgün yapılan ince patikadan yürümeye başladık. Yolun her iki yanında belli aralıklarla dizilmiş Londra'ya özgü sokak lambalarından vardı. Yanlarından geçtikçe gölgelerimiz uzayıp kısalıyordu.

"Şuraya oturalım mı?" Çeşmenin birkaç metre uzağındaki bankı gösterdi. Sakince oturduk. Gözlerimi kapattım. Tüm gereksiz gürültülerden uzak dünyanın en sakin yerinde gibi hissediyordum. Uzun zaman sonra o rahatlığı hissetmiştim.

"Nerede kalmıştık?" diye sordu Bay Beaumont, eliyle şakağını kaşırken.

"Sizi hapsetmişlerdi."

"Ah, evet." Derin bir nefes aldı. "Ancak hapsettiklerine pişman oldular. Gözüm dönmüştü artık. Orada olmamın, kendimi cezalandırmanın bir mantığı olmadığını fark etmiştim çünkü. Bağlandığım zincirleri kırdım. O an yanımda kim varsa hepsini parçaladım. Aylar süren susuzluğumu onlarla gideriyordum ve sana o sahnenin nasıl olduğunu tam olarak anlatmam gerektiğini düşünmüyorum. Hayal edebileceğin en kötü sahneyi düşün. Ve onu on ile çarp."

Gözleriyle çeşmeye vuran ay ışığının dansını izledi bir süre. "Daha sonra kaçtım. Yıllarca kaçak yaşadım. Hayvan kanı diyetimi de bozmuştum. Bir daha eski halime dönemeyeceğimi düşünüyordum. İşin garip yanı, dönmek de istemiyordum. Ben buydum, anlatabiliyor muyum? Ne kadar kötü görünürse görünsün benim de bir kalbim vardı ve ben de aşık olabiliyordum. Nitekim oldum da. Saklandığım köylerden birindeki Sophie adlı genç bir kız vardı. Ormanda bitki toplarken sesini duymuştum. Cennetten çıkmışçasına narin ve huzur vericiydi. Tüm kederimi, vahşiliğimi alıp götürmüştü.

"O zamanlar yüzüğüm olmadığı için en kuytu yerlerde saklanıyordum. Sophie her gün aynı yoldan gidiyordu ve ben de her gün orada onu bekliyordum. Geceleri herkes evlerine çekildiğinde kokusunu takip ederek evini bile bulmuştum. Ancak daha fazla yaklaşmak istemiyordum. Kendi acımın ona bulaşmaması için kendimi diri diri yakabilirdim.

"Ancak bir süre sonra o da beni fark etti. İlk başlarda hiçbir şey söylemedi. Sürekli gözgöze geldik. Beni kaçak zannettiği için yanıma gelmekten korkmuştu." Bay Beuamont gülümsedi. "Ona nasıl hak vermezdim ki. Kaçaktım sonuçta. Ancak sürpriz bir gelişme yaşandı. Birgün bitki toplamak yerine direk yanıma geldi. Karanlığıma. Ne tereddüt etti ne de ikilemde kaldı. Adımını net bir şekilde yanıma attı. Sonununun başlangıcını yazdı belki de."

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin