Masum

30 13 1
                                    

Gözlerim ışıktan ibaret olan dünyama yavaş yavaş açılmaya başladı.

"Uyanıyor."

Etraf yavaş yavaş eski karanlığına dönmeye başlamıştı. Yattığım yerden doğruldum. Hissettiğim ani bir acıyla elim enseme gitti.

"Zeynep?" dedi bir ses.

Ağzımdan anlamsız bir inilti çıktı.

"Daha hızlı kendine gelmesi için bir şeyiniz yok mu?"

"İlacı vücudundan kendisi atması gerek."

Sırtımda bir el hissettim. Solumdaki hafif karaltıya döndüm.

"Umut?" dedim mayhoş bir ses tonuyla.

"Benim." dedi tanıdık bir ses.

Alp.

"Umut nerede?"

"Daha kendine gelmedi."

Çevreme bakındım. Bulanık olan her şey bir maddeye dönüşmeye başlamıştı.

"Neredeyiz?"

Kısa bir an sessiz kaldı.

"Yeraltında."

Derin bir iç geçirirken yeniden yeraltında olduğumuza inanamıyordum. Bacaklarımı yattığım sert yerden aşağıya uzattım. Oturur pozisyonda bir süre durup başımı omuzlarımın arasına gömdüm.

"Gitmemiz gerek." dedim oturduğum yerden ayaklanırken. Dengemi kısa süreliğine kaybedip sendeledim. Alp hemen kolumdan tuttu.

"Yavaş ol savaşçı. Herkes kendine gelir gelmez yola çıkacaksınız."

Az çok tanıdık gelen sese doğru döndüm. Lider adam birkaç metre arkamda bir masaya oturmuş, kollarını göğsünde birleştirmiş bize bakıyordu.

"Sen..." dedim fısıltıyla. Alp'e baktım. Sorun olmadığını belirten bir bakış attı. "Neler oluyor?"

"Küçük bir yanlış anlaşılma olmuş aramızda." dedi lider adam.

"Nasıl yani?"

Ayağa kalktı. Uzun bacaklarıyla birkaç adımda yanıma geldi. Alp, adamın bana yaklaşmasına izin vermek adına bir adım geri çekildi. Lider karşımda durdu.

"Benim adım Akil. Bir zamanlar doktordum. Şimdi sadece burada saklanan bir grup insandan biriyim."

O anda içeriye o kadın girdi. Elinde tepsi vardı. Tepsinin üzerinde de dumanları tüten üç bardak vardı.

"Buyurun çocuklar. İçin, kendinizi daha iyi hissedeceksiniz."

Sırf kibar olmak adına bardağı aldım. İçmeyecektim. Bardağı az önce yattığım yerin üzerine koydum. Sedye tarzı bir şeydi. Etrafıma daha dikkatle baktım.

"Tam olarak neredeyiz?"

İlk karşılaştığımız silah odasındaki yerden oldukça farklıydı. Bir kere aydınlatma çok güzeldi. Elektrikle çalıştığını zannetmiyordum. Bir yerlerde jeneratör olmalıydı. Beyaz duvarları vardı. Odanın bir köşesinde altı kişilik bir masa, diğer iki köşesinde de dolaplar vardı. Odanın ortasında benim yatağım vardı. Buraya ait değilmiş gibiydi. Bizi daha fazla içeriye sokmak istemiyorlardı. Peki ama Umut'u nereye götürmüşlerdi?

"Sığınak tarzı bir yerdeyiz. Yerüstündeki laboratuvarın tam altı."

"Umut nerede?"

"Onu daha güvenli bir yere götürdük."

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin