Bedenimi küvetin hafif soğumuş suyundan çıkarıp havluyla sardım. Dün kendimi yatağa atar atmaz uyuyakalmıştım. Benim için iki haftadır imkansız bir şeydi ancak bir şekilde uykunun kollarında bulmuştum kendimi.
Son yorgunluk belirtilerimi de küvetteki suyun içerisine bıraktım. Banyodaki aynada yansımama baktım. Kızıl saçlarım suyun etkisiyle koyulaşmıştı. Kahverengi gözlerimin akları kızarıktı. Hava değişikliğine yordum. Sonuçta yerin kim bilir kaç metre altındaydık.
Yerde küçük su birikintileri bırakarak odama yöneldim. Yunus bu odayı kelimenin tam anlamıyla hazırlamıştı. Gardıroptan siyah bir pantolon ve beyaz bir bluz giydikten sonra kendimi Eflin ile buluşmaya hazırlamaya başladım.
Dün oynadığım pek bir şey bilmeyen Hayalperest kız rolünü oynamaya devam edecektim. Eflin, Hayalperest olduğumu anlamıştı. Ancak o dünyadayken neler öğrendiğimi veya ne kadar iyi bir savaşçı olduğumu müneccim olmadığı taktirde öğrenmesi imkansızdı.
Saçlarımı tararken kapım tıklatıldı. Açtığımda karşımda Umut vardı. Islak karamel saçları alnına düşmüştü.
"Günaydın Zeynep."
Kapıyı açık bırakıp odama yöneldim. Peşimden geldi.
"Günaydın." dedim.
Aynanın karşısında saçlarıma şekil verirken Umut da yatağıma oturmuş beni izliyordu.
"Eflin ile buluşman için mi hazırlanıyorsun?"
Dudağımın arasına sıkıştırdığım tel toka ile yanıtladım.
"Aynen. Sen de gelsene?"
"Beni davet etmedi ki."
Tel tokayı kaçak bir saça tutturdum. Arkamı dönüp Umut'a baktım.
"Ben davet ediyorum."
"Uygun kaçmaz."
Hafifçe kaşlarımı çattım. Üzerinde bir hüzün vardı. Minik adımlarla yatağımın yanına gittim ve Umut'un tam karşısında durdum. Gözleri yerdeki parke çizgilerinin üzerindeydi. Elimi çenesine doğru uzattım ve bakışlarımız buluşana kadar kaldırdım.
"Neyin var senin?" diye sordum.
Umut derin bir nefes aldı.
"Bilmiyorum. Her şey o kadar hızlı oldu ki. Yani-Bilmiyorum işte. Sadece zarar görmeni istemiyorum."
Bakışları tekrar yeri bulduğunda içimden yoğun bir sevgi bulutu geçti. Küçük, şirin bir çocuk gibiydi şu anda. Gülümseyerek onunla göz göze gelmek için eğildim ve ellerini tuttum.
"Çok tatlısın Umut. Ama sana söz veriyorum bana hiçbir şey olmayacak. Tamam mı? Güven bana." Kollarımı ona doğru uzattım. "Hadi gel."
Sımsıkı sarıldı bana. Daha önce hiç sarılmadığı kadar içten ve endişeli bir şekilde. Ayrıldığımızda hızla ayağa kalktım ve masanın üzerinde duran parfümlerden birini sıktım.
"Sen ne yapacaksın?"
Umut ayağa kalktı. Eski haline dönmüş gibiydi.
"Bilmem. Sen gelene kadar birkaç kız tavlarım belki."
Bir kahkaha attım. Kesinlikle eski haline dönmüştü. Muzip bir şekilde göz kırptım.
"Benim odamdan mümkün olduğunca uzakta olduğu sürece sorun yok."
Ellerini ceplerine soktu ve kaş altından bana gülümsedi.
"Oldu bil."
Yatağımdan destek alıp hızlıca ayakkabılarımı giydim ve Umut'un yanağına hızlıca bir öpücük kondurduktan sonra kapıya doğru yöneldim. Tam çıkacağım sırada durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
FantasyEv-okul-Umut üçgeninde bir yaşamı olan Zeynep'in sıradan hayatı, geçirdiği trafik kazası sonucu girdiği koma ile bambaşka bir renge bürünür. Zeynep bir Hayalperest'tir. Tüm Hayalperestler gibi o da gözlerini Hayalperest evreninde açar. Başlarda her...