"Bunları da koy."
Emre'nin uzattığı birkaç parça ekmeği küçük çuvalıma koydum. Çuvalın ağzını bir iple sıkıca bağladıktan sonra atımın eyerine sıkıca tutturdum. Arkama döndüğümde Emre'nin mahzun yüzü ile karşılaştım.
"Neyin var?" diye sordum.
"Tanıştığımızdan beri, şu yaşadığın ölüp geri gelmeler dışında ilk ayrılışımız."
Gülümsedim. Şafak sökmek üzereydi. Ben dahil ekibin diğer üyeleri hazırlıklarımızı tamamlamıştık.
"Merak etme. İyi olacağım."
"Buna inanıyorum ancak ayrılıklar hep zor gelmiştir bana."
"Saçmalama Emre. İş iştir. Emir emirdir. Komutan'ın seni de ekibe katması için bir dişimden vazgeçerdim ancak yapacak bir şey yok."
Emre esefle başını salladı.
"Aynen öyle. Neyse." Kollarını iki yana açıp davetkar bir şekilde bana baktı. "Gel buraya."
Minik birkaç adım atıp o tanıdık kokusuyla dolu limanına yanaştırdım kendimi. Başım çenesine geliyordu. Dizlerimi biraz büktüğümde kalp atışlarını çok rahat duyabiliyordum ve bu çok hoşuma gidiyordu.
"İyi olacağım. İyi olacaksın." dedim.
Başını salladığını hissedebiliyordum.
"Zeynep, Zeynep," diye koşarak geldi yanımıza Payidar. Nefes nefeseydi. Saçı dağılmış, yataktan yeni kalkmış gibi bir hali vardı. "Oh, gitmemişsin daha, yetiştim."
Emre ile sarılmamızı bitirdik. Emre kolunu omuzuma atarken ben de beline sarıldım. Birlikte Payidar'a bakıyorduk.
"Hayırdır Payidar?"
"Seni uğurlamayı kaçırdığımı zannettim bir an." Emre'ye sinirli bir bakış attı. "Beni uyandıracaktı güya Börü Bey."
Börü, Emre'nin lakabıydı. Aynı zamanda künyesinde Komutan'ın hepimizi benzettiği hayvanlar arasından Emre'yi kurda, Börü'ye benzetmişti. Benimkisi Alçin'di. Kızıl Kuş.
Şakayla karışık kınarcasına Emre'ye baktım.
"Çok ayıp Emre."
Emre omuz silkti.
"Burada işte. Bir şey kaçırmış sayılmazsın." dedi Payidar'ın omuzuna hafifçe vururken.
"Yola çıkıyoruz!"
Sesi geldiği yöne, arkama dönüp, atına binmiş olan Efe'ye baktım. Emre'ye döndüğümde hüzün çoktan etrafımızı sarmıştı.
"Kendine dikkat et. Aşırı hareketlerden sakın ve tek parça olarak eve dön."
Uyarıcı bakışlarını almıştım. Cümlesinin çevirisi de bende mevcuttu: Her işe burnunu sokma ve boyundan büyük işlere kalkışma.
Hafifçe başımı salladım. Yeniden sıkıca sardık birbirimizi. Ayrıldığımızda Payidar ile yüzyüze geldim. Ona da sıkıca sarıldım.
"Sezgin ve diğerlerinin de duaları seninle. Uyanamasalar da."
Gülümsedim. Söyleyecek pek bir şeyim yoktu.
Atıma dönüp çevik bir hareketle üzerine çıktım. Emre atımın ipinden çekip anayola kadar benimle eşlik etti. Payidar da peşindeydi. Efe ve Ceben yol üzerindeydiler. Melek Komutan da aralarındaydı. Bir yerden sonra Emre ipi bana bıraktı. Onların yanına gittim. Sessizlik içindeydiler. Bozmak istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
FantasiEv-okul-Umut üçgeninde bir yaşamı olan Zeynep'in sıradan hayatı, geçirdiği trafik kazası sonucu girdiği koma ile bambaşka bir renge bürünür. Zeynep bir Hayalperest'tir. Tüm Hayalperestler gibi o da gözlerini Hayalperest evreninde açar. Başlarda her...