"Uyanıyor! Uyanıyor!"
Gözlerim yavaş yavaş aralanırken bana tanıdık gelen o çocuk sesini duyuyordum. Neler olduğunu idrak etmeye çalışırken tepemde biriken bir sürü kafa ile karşılaştım.
"Gençler, biraz hava verin kıza. Geri çekilin."
Kafalar göz hizamdan çıktı. Bedenim uyuşturulmuş gibiydi. Hiçbir şey hissetmiyordum. Konuşmaya çalıştım ancak duyduğum tek şey anlaşılmayan seslerdi. Dirseklerim olduğunu tahmin ettiğim bir şeye ağırlığımı vererek doğrulmaya çalıştım. Bir eli omuzumda hissetmem çok uzun sürmedi. Beni geri yatırmıştı.
"Yavaş ol şampiyon. Gücünü toparlamalısın."
Başımı kaldırıp böylesine yumuşak ses tonuna sahip insana baktım. Kahverengi dolgun saçları dalgalar halinde pelerininin üzerinden omuzlarına dökülüyordu. Hayatımda gördüğüm en güzel yüzlerden birine sahipti. Yaraları olsa dahi.
Melek.
Ağzımı araladım.
"Mele..."
Daha fazlası çıkmadı. Üzerime doğru eğilip alnıma bir öpücük kondurdu. Bir süre daha tebessümle bana baktı.
"Beni hayal kırıklığına uğratmadın Zeynep."
Gözlerim dolarken ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Eliyle son bir kez daha başımı okşadıktan sonra çadırdaki diğer insanların başlarıyla onu selamlamasıyla çadırdan ayrıldı. Gitmesini istemiyordum. Küçük şirin bir yüz araya girene kadar arkasından öylece baktım.
"Zeynep! Uyandığına çok sevindik."
Gülümsedim. Elimi uzatıp küçük kızın, Ezgi'nin -hatırlamıştım- yüzünü okşarken çadırın kapısı aralandı. Başımı biraz daha kaldırıp giren kişiye bakarken tüylerim diken diken oldu. Yattığım yerden hızla doğrulup Ezgi'yi arkama çektim. Ayağa kalktığımda başımın dönmesi yüzünden hafifçe sendelesem de silah olarak kullanabileceğim bir testiyi elime almıştım bile.
"Hey! Uzak durun ondan! Geri çekilin!"
Her şeyi artık daha net hatırlıyordum. Gece yatağımda uyurken kaçırılmış, bir mağaraya getirilip bağlanmış ve dört hain tarafından bilgi vermeye zorlanmıştım. Olmayınca da işkenceye uğramıştım. Demek daha kimse bilmiyordu.
"Hey hey hey. Sakin ol Zeynep."
Bafra ile aramıza giren Emre'ye baktım. Payidar'ın sesi kafamı karıştırmıştı.
"Size dışarıda bekleyin demiştik. Daha yeni uyandı bir şey anlatamadık."
Kaşlarım çatık bir şekilde Payidar'a baktım. O sırada Emre bir adım daha yaklaşıp havada saldırıya hazır şekilde tuttuğum testiye uzandı.
"Sakin ol Zeynep. Güvendesin."
"Neler oluyor?"
Soru ağzımdan ağlamaklı şekilde çıkmıştı. Ezgi'nin de arkamda sırtıma güven verici bir şekilde dokunduğunu hissedebiliyordum. Sırtımdan yukarıya doğru bir rahatlama yayılırken Emre testiyi elimden aldı.
"Öncelikle rahatla. Şimdi gel otur lütfen."
Dediğini yaptım. O da tek dizinin üzerine çöktü.
"Dün sabah Komutan'dan aldığın dersi hatırlıyor musun?"
Başımı hızlıca salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
FantasyEv-okul-Umut üçgeninde bir yaşamı olan Zeynep'in sıradan hayatı, geçirdiği trafik kazası sonucu girdiği koma ile bambaşka bir renge bürünür. Zeynep bir Hayalperest'tir. Tüm Hayalperestler gibi o da gözlerini Hayalperest evreninde açar. Başlarda her...