Dönüş

20 10 0
                                    

"Bana söylemediğin daha ne var?"

Yatahanede zaten düzgün olan yatağımı toparlamaya çalışıyordum. Amacım kusursuzluk değildi. Rahat bırakılmaktı. Ancak Alp'in gitmeye hiç niyeti yoktu. Yatağın kanarından çıkan örtüsü iyice içeriye soktum. Bir adım geri çekilip yatağın çevresinde dolaştım. Yeni bir kusur arıyordum ancak kusursuz olmuştu. Başımı iki yana salladım.

"Fazla muhteşem oldu."

Yatağın üzerindeki ince battaniyeyi sökercesine çekip bir tarafa attım. Yastığı tuttuğum gibi birkaç yatak ötesine savurdum. Çığlıklarım yatakhaneyi inletirken yatağımı tuttuğum gibi çektim. Çekerken dengemi kaybedip yere düştüğümde olduğum yerde debelenmeye, beni tutmaya çalışan bir çift kolu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım.

"Yeter, yeter, yeter! Git, istemiyorum! Hiçbir şey istemiyorum! Yoruldum artık!"

Alp kollarımı vücuduma yapıştırmış beni de kendine çekmişti. İçimi dolduran öfke ve çaresizlik bir nebze azalırken göğsüm fırtınalı bir deniz gibi hareket ediyordu. Alp'in dudaklarından çıkan sakin kelimeler ve başımı okşayan sert elleri rahatlamamı sağlıyordu. Ona daha da sokuldum. Yüzümü göğsüne gömerken başımın tepesine bir öpücük kondurdu. Bir an kendimi rahatsız hissetsem de ondan ayrılmadım.

"İyi misin?"

Başımı salladım.

"Eflin'i gördüm." dedim. "Babamı öldüren adamla masada oturmuş konuşuyorlardı. Zorla tutulduğuna dair hiçbir işaret yoktu." Alp'in vücudu gerildi. "Alpagu'yu göremedim. Tuzağa düşen asıl kişi oydu. Çağdaş..." Bir nefes verdim. "Ona da güvenmiyorum. Büyük ihtimal o da işin içinde." İstemsiz bir gülümseme döküldü dudaklarımdan. "Gerçi insan sarraflığım konusunda madalya alamadım. Güvendiğim sırtımdan bıçaklıyor."

"Ben seni sırtından bıçaklamam."

Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Muzip bir gülümseme gönderdi. "Eğer bıçaklayacaksam bunu tam göğsünden yapmak isterim." Elini kalbime götürdü.

Huzursuzluğum iyice artarken kendimi ondan çektim. Dağılmış saçlarımı ellerimle toplayıp arkaya atarken bozuk bir gülümseme gönderdim.

"En azından görebileceğim yerde. Güzel."

"Hainler arkadan bıçaklar Zeynep. Seni önden bıçaklamamın sebebi büyük ihtimal tam karşımda durup sinirimi bozduğun içindir."

Bu seferki gülmem gerçekçiydi. "Söylediğin iyi oldu. Sinirini bozmamaya çalışacağım."

İkimiz de yerden kalkıp etrafı toparladık. Yatağımı bu sefer kusurlu bırakmıştım.

"Hazırlan. Birkaç saate gitmiş oluruz."

Kollarını iki yana açtı. "Hazırım zaten. Söylediğin an gidiyoruz."

Yatakhanenin kapısı açıldığında içeriye Sergio, Sybil, Adrian, Zühre ve Nicolas girdi. Nicolas'ın hala neden bizimle birlikte hareket ettiğini anlayamıyordum.

"Bizsiz nereye gittiğinizi sanıyorsunuz?" Sybil ileriye atılıp bana sarıldı.

Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?"

"Sizi yalnız göndereceğimizi düşünmedin değil mi?" Sergio tek kaşını hava kaldırmış gülümseyerek bakıyordu.

"Yani... Bilmiyorum." Zühre'ye baktım.

"Söz vermiştin." dedi Emre gibi bakan gözleriyle.

Gülümsedim. "Evet. Söz vermiştim. Ve bu sözümü yerine getireceğim. Ama bizimle gelemezsin."

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin