Tercihler

27 10 1
                                    

İçeriye girdiğimde Eflin'i mahzenin ortasında bir sandalyeye bağlanmış ve baygın halde bulduk. Dışarının soğumasıyla birlikte taş duvarlardaki kalan sıcaklık yerini ciddi bir soğukluğa bırakmıştı. Tüylerimin diken diken olmasına neden olanın bu soğukluk mu yoksa sırt sırta düşmanlarla dövüştüğüm güçlü Eflin'in karşımda duran aciz hali mi olduğuna karar veremiyordum.

Mahzenin bir köşesinde duran sandalyeyi alıp Eflin'in tam karşısına gelecek şekilde koydum. Bilerek çıkardığım yüksek sesler ile öne eğik başı hareketlendi. Sandalyeye oturduğumda sandalyenin orantısız bacaklarının sallatısıyla dengemi sağlamaya çalıştım.

Alp ile hiçbir şey yapmadan öylece durduk. Eflin'in yumak haline gelmiş kızıl saçları nereden geldiğini anlayamadığım hava ile hafifçe salınıyordu.

Alp, onu uyandırmak için ileriye doğru hareketlendiğinde elimle onu durdurdum.

"Gerek yok. Uyanık."

Eflin'den gülümsemeye oldukça uzak bir kıkırtı yükseldi. Başını yavaşça kaldırdığında gözlerinde acizlik görmek afallamama neden olmuştu. Sanırım beklediğim şey daha çok nefret, öfke ya da kindi.

"Zeki olmaya gerek yok değil mi Savaşçı Alp?"

Alp, kollarını göğsünde birleştirmiş vücudunu duvara yaslamış öylece duruyordu. Eflin'in ona olan bakışlarına karşılık oldukça ifadesizdi. Ancak kol kaslarını gerildiğini görebiliyordum.

"Artık beni kaale almayacak mısın?" diye sordum.

Sanki varlığımın farkında yeni varmış gibi bir anda bana baktı. Hayalperest Şehri'ne gelip odasına ilk girdiğimdeki hali aklma geldi. Bakımlı saçlar, muazzam bir yüz, parlak saçlar, otoriter giyim... Şimdi hepsi oldukça uzaktı ona. O zamanlar makyajının altına gizlediği yüzündeki yara izini daha net görebiliyordum.

"Rollerin değişmesi gerekiyordur belki de." dedi bakışlarındaki ifadeden oldukça uzak bir ses tonuyla.

"Öyle mi?" diye sordum fısıltıyla. Öne doğru eğilip kollarımı bacaklarıma dayadım. "Kendi türüne ihanet edip bir de bunları söylemeye devam edebiliyorsun demek."

"Ben hiçbir şeye ihanet etmedim." dedi yılan tıslamasını andıran sesiyle.

Ağzımdan neşesiz bir kıkırdama çıktı. "Gerçekten bunu tartışmak istiyor musun? Bir kere hain her zaman hain. Kendi ağzınla babama yaptığın ihaneti anlattın. Belki o zaman bir ilaç etkisi altında olabilirdin ancak seni babamı öldüren o herifle aynı masada konuşurken gördüğüm anda, ilacın etkisindeymiş gibi görünmüyordun."

Eflin oturduğu yerde kılını bile kıpırdatmadan oturdu. "Sen bunu nereden biliyorsun?"

"Ne önemi var Eflin? Şu halimize bir bak. İhanet ettin ancak ihanetinin hiçbir amacı olmadı. Yenildin. Yenildiniz."

Eflin kanımı donduracak bir gülümseme gönderdi. Eski Eflin'den kesinlikle çok uzaktı. "Sen öyle san."

Alp duvardaki yerinden fırlayıp Eflin'in boğazına yapıştı. Sandalyede dengesini kaybedip ikisi birlikte yere düştü. Ayağa kalkıp yanlarına gittim ancak Alp'in koluna dokunduğumda taşa dokunmuş gibi hissettim.

"Bizimle dalga geçme hain! Senin yıllarca beceremediğin işi bu kız haftalar içerisinde halletti. Senin boğazını paramparça etmem için bana yalnızca bir bakış atması yeterli. O yüzden şansını çok zorlama."

Engellememin pek yeterli olmadığı bu monoloğun sonunda Alp, yerdeki bir tüyü kaldırır gibi hiçbir zorluk belirtisi göstermeden Eflin'i, bağlı olduğu sandalye ile birlikte kaldırdı. Ancak Eflin eskisi gibi değildi. Boğazında ciddi ezilme belirtileri vardı ve zorlukla nefes alıyordu. Onu bu halde görmek, otoritesine sonuna kadar güvendiğiniz bir insanı, başka insanların önünde ezilirken görmek gibiydi. Acı veriyordu. Bir zamanlar bu kadın için hayatımı bile feda edebilirdim.

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin