Saldırı (Bölüm 1)

129 19 2
                                    


Başarmıştım. Gerçeklik Taş'ını uyandırmıştım. Üstelik ölmemiştim. Melek'e yaşadıklarımı anlattığımda Saf Hayalperest olduğumu söylemişti. Sesinde bana karşı söylemediği başka şeyler olduğunu da hissediyordum ancak fazla irdelememiştim.

Aradan iki aya yakın geçmişti. Gerçeklik Taş'ının dolunayda açtığı geçitten her ay beş kişiyi gönderebiliyorduk. Hiç yoktan iyiydi. Geçen ayla birlikte bu ayda beş kişiyi göndererek on kişiyi uğurlamıştık. Sandığımdan daha duygusal geçiyordu.

Taş'ın nerede olduğunu bilmiyordum. Oldukça gizli bir şekilde korunuyordu. Aksi halde bu evrendeki yaratıkların kulağına gidip bir baskınla karşılaşmamız an meselesi bile değildi. Bunun için Hisar'a daha fazla asker gönderildi. Başka bir Hisar daha çoktan inşa edilmişti bile.

Bu süre zarfında Melek beni sağ kolu yapmıştı. Artık gittiği her önemli yere beni de götürüp büyük bir gururla herkesle tanıştırıyordu. Tanıştırdığı herkesin de büyük bir onurla elimi sıkması her seferinde utanmama neden oluyordu. Belli etmiyordum tabiki de.

Her şey olması gerektiği gibi huzurlu ve yolunda gidiyordu. Bu gece senelik Arena Dövüşleri başlıyordu. Buraya ilk geldiğim zamandaki ilk Arena Dövüş'ümü hatırlamıştım. Emre'ye yanlışlıkla direktif verip onun diskalifiye olmasına sebep olmama çeyrek kalaydı. O zamandan bu zamana yaşananları düşününce her şey yabancılaşıyordu bana. Kim derdi ki buraya geldiğinde korkudan ödü patlayan bir kızın Nykah'ı aktifleştirip, Komutan'ın sağ kolu olacağını. Her şey öyle çabuk değişiyordu ki.

Akşam asker kahvemizdeki her zamanki masamızda otururken nüfusumuzda çoğalmıştı. Emre, Payidar, Sezgin ve Ogün dışında artık Yasmin, Bafra, Aydın ve Gergedan'da bizimle birlikteydiler. Gergedan konuşmalara pek katılmasa da varlığıyla aramızda bulunuyordu. Arada gelip gidenler de vardı. Gelen kimseye kapımızı kapatmıyorduk. Ancak buranın çetesi gibi bir şey olmuştuk. Biliyorum söylemesi biraz utanç verici.

"Bu gece Arena Dövüşleri başlıyor. Kıçınıza tekme vurmama az kaldı."

Payidar'ın şirin meydan okuması gülmeme neden olmuştu.

"Tabi önce ben seninkine vurmazsam." diye meydan okudu Sezgin.

Aralarında bir şeyler olduğu artık resmileşmişti. Onun sözünün üstüne çıkamayıp sessiz kaldı. Bu tavrıyla da diğerleri arasında hanım evladı olarak dalga geçilmekten kaçamadı.

"Çok fazla hayal kuruyorsunuz gençler. Ben daha ölmedim." dedi Bafra.

Herkes yeniden ateşli bir atışmaya girerken hepsini uzaktan izliyordum. Birbirleriyle şakalaşmaları, dalga geçmeleri o kadar hoşuma gidiyordu ki, bir anne edasıyla onları koruyup kovlamak istiyordum.

Emre omuzuyla hafifçe vücuduma vurarak beni uyandırdı. "Hayırdır?"

Gülümseyerek omuz silktim.

Dışarıda duyduğumuz bazı çığlık sesleri üzerine kahvedeki her asker aynı anda ayaklanıp dışarıya fırladı. İki at yanımızdan süratle geçti. Koşarak onları takip ettim. İkisinin üzerinde de sahipleri vardı ancak birinin sahibi atıp üzerinde haraketsiz yatıyordu.

Melek Komutan'ın çadırına vardığımızda Melek Komutan ve diğer attaki sağlam kişi konuşuyorlardı. Oldukça hararetli bir konuşmaydı. Melek'in yanına vardığımda birkaç kelime yakalayabilmiştim.

"... direnmeye çalıştık. Oldukça örgütlenmişler. Hepsi efendim, hepsi birden. Burada yalnızca tek bir vahşiden bahsetmiyoruz. Hepsinden bahsediyoruz. Hisar onları saatlerce tutmaya çalıştı. Buraya uyarmak adına bir elçi gönderdik ancak bakışlarınızdan anlıyorum ki asla ulaşamamış. Diğer Hisar şu an onları tutmaya çalışıyor. Savaş pozisyonumuza geçmek zorundayız efendim."

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin