Geçiş: Balo

325 84 28
                                    

Gözyaşlarım sel olmuş akarken etrafımın değiştiğini ve yerdeki beton zeminin yeşil çimenlerle kaplandığını fark ettim. Başımı yavaşça kaldırdım. Etrafı daha iyi görebilmek adına gözlerimi hızlıca kırpıştırdım ve gözyaşlarımı bertaraf etmeye çalıştım.

Ellerimi yeniden yere dayayıp ayağa kalkmaya çalışırken elimde silahın olduğunu gördüm. Duyduğum hışırtılarla başımı aşağıya eğdiğimde hafif kabarık model bir elbisenin içerisinde olduğumu gördüm.

Nerede olduğumu idrak etmem çok uzun zamanımı almamıştı. Geçen dönem son sınıfların düzenlediği balo tarzı bir dans eğlencesine gitmek istemiştik Umut ile. Ve gitmiştik de. Sevdiğim insanla en çok sevdiğim anlardan biri.

Buralarda olduğunu göremiyordum ancak bu anı hatırlıyordum. Tuvaletim gelmişti ve kızlar tuvaletindeki sıra şehir sınırına kadar uzadığı için o da beni ağaçlıkların olduğu bu alana yollamıştı. O anı hatırlayıp hafifçe gülümsedim.

O an onunla konuşup rahatlayabileceğimi düşündüm. Her zamanki ukala, bilge cevaplarından birini verirdi ve en sonunda kahkalarla gülerek kapanışı yapardık. Tüm kötü şeyler de o kahkahalarımızda boğulur giderdi.

Ancak hiçbir şey aynı değildi. Özellikle az önce yaşanan şeyden ve elimde varlığını tüm hücrelerimde hissettiğim silah yüzünden hiçbir şey aynı değildi. Omuzuma asılı küçük çantanın içindeki makyaj malzemelerini yere döküp silahı içine tıktım. Nasılsa o malzemeler bir daha lazım olmayacaktı bana. Komadaki bir kızın güzel olmaya ihtiyacı olduğunu sanmıyordum.

Gerçek olsun veya olmasın. Sevdiğim insanlar tek tek benim ellerimden, benim yüzümden kayıp giderken izlemek, dünyanın en acı verici şeyiydi. Ruhunuzdan bir parça da onlarla beraber gidiyordu.

Umut'un sesini duydum.

"Hadi ama. Bu kadar büyük işinin olduğunu bilseydim erkekler tuvaletine sokardım seni."

Boğazımdan hıçkırığa benzer bir kahkaha çıkarken, yerini anında fırtınalı bir yağmura bıraktı. Elimi ağzıma götürüp duyulmasını önledim. Acıdan eğilirken derin derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Etrafıma bakarken başımı hızlıca iki yana salladım.

Hayır.

Bunu yapmayacaktım.

Umut'u öldürmeyecektim.

Birkaç geri adım attım. Tam arkama dönüp koşmaya hazırlanırken bir anda çarptığım şeyle geriye düşmem bir oldu. Yer çimen olduğu için aşırı bir etki yaratmamıştı. Ayağa kalktım ve yavaşça o yere yaklaştım. Elimi uzattığımda duvar gibi sert bir şeye dokunduğumu hissettim. İlerisini, ağaçlık alanı görebiliyordum ancak gidemiyordum.

Buradan sonra nereye gideceksen orada da aynısını yapmanı istiyorum. Aksi halde sonsuza kadar sürecek bir döngünün içerisinde yaşamak zorunda kalacaksın. Bu daha da ileride delirmene yol açacak ve bu sefer gerçekten öleceksin.

Demek döngü buydu. Bir fanusun içinde tıkılı kalıp delirecektim. Sonrasında da ölecektim.

Kimin kurallarıydı bunlar?

Yeniden arkama döndüm. Orta büyüklükteki çalıların devamındaki park alanına baktım. Minik adımlarla babetlerimle küçük dalları ezerek çalıları geçtim. Birkaç adım daha attıktan sonra Umut'u gördüm.

Giydiği takım elbise içerisinde oldukça yakışıklı görünüyordu. Karamel renkli dalgalı saçlarını hafifçe sağa doğru yatırmıştı. Hafif çilli yüzündeki gözlerini kısmış, sırtını bir arabaya yaslamış gökyüzünü izliyordu. Gözlerim bir anda dolmaya başlarken derin bir nefes alıp kendimi toparladım.

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin