Evra sevinerek gülümsedi. İlhan'ı ikna etmeyi başarmıştı. Şimdi Kadir'le dışarıya çıkıp etrafı iyice inceleme zamanıydı. Kadir'e baktı. Onun hiç onayını bile almamıştı. Ama yinede içinden bir ses onun seve seve kendine eşlik edeceğini söylüyordu. "Şimdi çıkalım mı Kadir?"
Kadir başıyla onayladı. "Tamam çıkalım." Evra ayağa kalkarken İlhan'la bakıştıklarını gördü. Her ne kadar gözlerinden bir şey anlayamasa da İlhan'ın onu uyardığının farkındaydı.
"Bende gelebilirim aslında." Kemal'in sesini duyar duymaz arkasını döndü genç kız. İçtenlikle gülümsedi ve kehribar rengi gözlerine aynı ışıltıyla karşılık verdi. Yanında iki kişi olmaları onun işine gelmezdi. İşi daha da zorlaşırdı ama yine de ona gelme demek içinden gelmiyordu. "Olur, gel," dedi.
"Kemal, sen benimle gel. Sınırda oğullarını kaybeden ailelere uğramamız gerekiyor."
Kemal yakışıklı yüzünü buruşturdu ama hemen ciddileşti. "Tamam."
Evra Kadir'le birlikte kalenin arka kapısından çıkarken duvarların kendi kaleleri kadar yapılı ve yüksek olduğunu fark etti. Merak ve ilgiyle her yeri inceliyor ve işine yarayabilecek bütün bilgileri aklına kazıyordu.
Nihayet dışarıya çıktıklarında Evra, geniş vadiye hayranlıkla baktı. İlerideki göl, güneşin yansımasıyla parlıyordu adeta. Anadolu'nun ortasında olmalarına rağmen buradaki yeşillik göz kamaştırıyordu. Toprakların bakımlı olduğu aşikardı.
Yavaş yavaş dağın eteğinden aşağıya doğru yürüdüler. Rüzgar siyah saçlarını savuruyordu. Başını Kadir'e çevirdi. "Burada mı doğdun?"
"Evet."
"Küçüklüğünden beri savaşçı olarak yetiştirildin tabii."
"Buradaki her genç çocuk gibi evet bende öyle yetiştirildim."
Evra bu söylenene hiç yabancı değildi. Kendi topraklarında da usul böyleydi. Erkekler çocukluğundan başlayarak bir savaşçı gibi yetiştirilirdi. Mehmet ve ağabeyi Celal de böyle yetiştirilmişti. Evra da elinden geldiğince Mehmet'in yardımlarıyla bir şeyler öğrenmişti. Her ne kadar annesinin itirazları olsa da o vazgeçmemişti. Ağabeyi Celal onun bir erkek gibi yetişmesi taraftarı olmadığı için ona pek yardımcı olmamıştı kılıç tutmakta ya da eyersiz at binmekte. Ama Mehmet bu konuda mükemmel bir öğretmen olmuştu kendisi için.
"Ailen nerde?"
"İlerde evlerden bir tanesinde yaşıyorlar. Onların yanına uğramaya pek vaktim olmuyor..."
"Şimdi gidelim işte yanlarına."
"Yok, gerek yok... Ben uğrarım başka zaman. Şimdi gölün etrafında biraz dolaşalım."
"Hadi... Bakışlarından anlıyorum, sende istiyorsun. Hem bende merak ettim, onlarla tanışmak istiyorum."
Kadir genç kızın ısrarına daha fazla hayır diyemedi. Başını olumlu bir şekilde salladı. "Hiç alışık değilsin sana hayır denilmesine. İstemediğin bir yanıt aldığında hep böyle masum olmaya mı çalışırsın? Oysa ben hiç o kadar da masum olduğunu düşünmüyorum."
"Bu doğru işte... Pek masum sayılmam, yaramazımdır. Söz dinlemem. Bana emir verilmesinden hiç hoşlanmam. Kendi bildiğimi okurum genellikle."
"O zaman yandık desene," diyerek güldü Kadir.
Evra başını salladı. "Evet, hem de nasıl."
Birlikte küçük evlerin yanlarından geçerken bazı orta yaşlı kadınların çamaşırları katladıklarını, diğer birkaç tanesinin çocuklarıyla uğraştığını gördü. Hayat burada normal bir şekilde devam ediyordu. Bunu bilmek Evra'yı az da olsa rahatlatmıştı. Her ne kadar buraya kaçırılarak getirilmiş olsa da kendine kötü davranılmıyordu. Düşman topraklarında olduğunu kendine sık sık hatırlatıp buraya nefret duymasını istese de aynı sıklıkla bunu unutuyordu. O kadar huzur verici bir havası vardı ki kendi bile düşüncelerine hayret ediyordu.
Uzun bir mesafeden sonra nihayet Kadir kendi evini gösterdi. "Burası işte."
Küçük ama bir o kadar da kullanışlı bir ev olarak görünüyordu. Evin önünde tahtalar biriktirilmişti. Evra bunun kışa hazırlık için olduğunu anladı. Pencereleri küçüktü. Birlikte kapıya vardıklarında Kadir kapıya vurdu güçlü eliyle. Yaşlı bir kadın açtı kapıyı. Sonra arkasından yaşlı ama bir o kadar da yaşına göre yakışıklı bir adam belirdi. Evra, Kadir'in aynı babası gibi olduğunu düşündü. O kadar benziyordu ki bir süre onlara bakakaldı. "Merhaba," dedi en sonunda.
"Hoş geldiniz, oğlum Kadir!" Yaşlı kadın hemen oğluna sarıldı. O kadar da uzak değildi evleri ama yine de sık uğrayamaması üzdü Evra'yı. Kalede işler yoğundu demek ki.
Yaşlı kadın sonunda oğlundan ayrılıp kendine döndü. "Hoş geldin kızım, buyur içeriye."
Kadir, Evra'nın Kızılkara beyinin kardeşi olduğundan bahsetmedi. Bahsedip ortalığı karıştırmak istemiyordu. Evra'ya karşı önyargılı davranıp onunla farklı bir bakışla tanışmalarını gönlü razı gelmiyordu. Sadece kalede bir süre misafir olduğunu söyledi.
"Ben çay yapayım."
Yaşlı kadın kalkıp mutfağa giderken Evra da hemen kalkıp arkasından gitti. "Bende size yardım edeyim."
"Sağ ol kızım. Ne kadar güzel bir kızsın böyle."
"Teşekkür ederim."
"Kadir'i daha önce bir kızla bu kadar yakından ilgilendiğini görmedim. Lütfen şaşkınlığımı mazur gör."
Evra kızardı bu sözleri duyduktan sonra. "Sadece biraz dışarıyı dolaşmak istedim, İlhan Bey de onun bana eşlik etmesini istedi."
"Allah İlhan Beyimizi başımızdan eksik etmesin. Onsuz ne yapardık bilmiyorum. Sana iyi bakıyorlardır kalede inşallah? "
"Bakıyorlar efendim."
"Bana Nazire teyze diyebilirsin kızım."
Çayın taş ocakta pişmesini bekledikten sonra demir bardaklara doldurup içeriye gittiler. Hep birlikte çaylarını içip hoş bir sohbet ettikten sonra artık oradan ayrılma vaktinin geldiğini karar verip kalktılar. Kadir ailesiyle geçirdiği zamandan dolayı mutluydu. Evra'ya içten içe teşekkür ediyordu. O istemeseydi herhalde yine bu ziyareti ertelemek zorunda kalacaktı.
Birlikte geldikleri yoldan geri giderken Evra'nın bakışları kalenin hemen ilerisinde büyükçe ahıra benzeyen eve kaydı.
"Kadir, orası ahır mı?"
Kadir, güneşin etkisiyle gözlerini kısmıştı. Evra onun böyle çok daha etkileyici olduğunu düşündü. Ona yakınlık duyarak gülümsedi. Kadir de aynı şekilde gülümseyerek cevap verdi. "Evet, atları seviyor musun?"Bu sözden sonra aklına Kızıl'ı geldi. Acaba o nerdeydi? Hiçbir zaman bu kadar ayrı kalmamışlardı. Kızıl'ı nereye giderse gitsin onu hep takip etmişti. Ama o hengâmede kendisini bulmasını zaten beklemiyordu. Sadece sağ salim eve götürüp götürmediklerini merak ediyordu. Onu fark ettiklerini umuyordu. Hüzünlü bir sesle, "Çok severim," dedi.
"Neden üzüldün?" diye sordu Kadir genç kızın yüz ifadesine bakarak.
"Aklına atım geldi. Sınırda üstünden düşmüştüm, sonrasını hatırlamıyorum zaten."
"Merak etme, atına bir şey olmaz. Bulur yolunu o..."
"İnşallah... Hadi ahıra götür beni."
"Olur ama orada fazla kalamayız biliyorsun geç oldu."
Evra, ahırdan kendine göre bir at bulmayı düşünüyordu. Belki Kadir'i oradan uzaklaştırabilirse ortalıkta kimseler yokken kaçabilirdi. Bunları düşünürken ahıra varmışlardı bile. Evra güçlü ve asaletli atları görünce gözleri parladı. Bir an kalbi hızla çarpmaya başladı. Hepsi gözlerine o kadar güzel görünüyordu ki hangisini kaçıracağını şaşırdı. Aslında kalbi bir at kaçıracağı için bir yandan buruktu ama bunun için mecburdu. Eğer buradan kaçmazsa çok daha kötü şeyler olacaktı. Vakit kaybetmeden buradan ayrılması gerekiyordu.
Simsiyah bir ata gözü ilişti. Yanına gidip başını okşadı. "Bu çok güzel."
"İlhan'ın atı. Çok güçlü ve hızlıdır. Herkesi kendine bindirmez..."
İlhan'ın atını kaçırma düşüncesi bir an Evra'ya çok cazip geldi. Genç kız başka yöne gidip biraz hızlanarak diğer atların yanına koşmaya başladı ve bir şey takılmış gibi yaparak yere attı kendini. Kadir hızla yanına geldi. Evra acıyla kıvranıyormuş gibi yaparak ayağına uzattı elini. "Çok acıyor, ahhh..."
Kadir endişeli bir yüz ifadesiyle genç kızın ayağına baktı ve dokunmaya çalıştı. Evra Kadir'in ayağına dokunmasıyla seslice inledi. "Çok kötü..."
"Ben hemen Sıddık amcayı çağırayım. Hiç kıpırdama... Burada dur... Kendi başına hareket edeyi deme sakın!"
"Tamam." Evra Kadir'e son kez baktı. Onu sevmişti ve özleyecekti. Onu böyle kandırmak istemezdi. Zor durumda kalacaktı onun yüzünden biliyordu ama bunu yapmak zorundaydı. Arkasından hüzünlü bir şekilde bir süre baktıktan sonra hemen ayağa kalktı. Fazla zamanı yoktu. Duygusal düşünmenin hiç yeri ve zamanı değildi. Siyah atın yanına koştu ve kilitli olan yeri açıp onu serbest bıraktı. Tam üzerine binmek için hareketlendiğinde kolunda soğuk bir el hissetti.
"Buradan kaçacaksın demek? Hem de benim atımla?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Historical Fiction#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...