Ormanın karanlığında birden bir gölge belirdi ve aynı saniyede kurtlardan ikisi yaralanarak yere serildi. Ne olduğunu anlamayan İlhan ve diğer savaşçılar gözlerini kıstılar ve atın üzerinde kimin olduğunu görmeye çalıştılar. Orman karanlıktı. Ağaçlar sık ve metrelerce uzunluktaydı. Sonbahar mevsimi son günlerini yaşıyordu. Soğuk bir rüzgar esti ve etraftaki kurumuş yaprakları havalandırdı. Havalanan yapraklar bir ağacın arkasında duran gölgeye adeta siper olmuştu.
Ağacın yanında duran savaşçı elinde ustaca yayı tutuyor ve yeni hedefine doğrultuyordu. İki kurdun yaralanmasıyla daha da hırçınlaşan diğer kurtlar İlhan ve Kadir'in üzerine yürüyordu. Ağzındaki selyalar ve gözlerindeki kırmızı ışıltı onların ne kadar da tehlikeli varlıklar olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu. "Neler oluyor?" diye sordu İlhan endişeyle. Bu savaşçının kim olduğunu anlamaya çalıştı.
Kurtlardan biri İlhan'ın üzerine atlamaya hazırlanırken sırtına bir ok saplandı. İnleyerek yere düştü. Şaşkınlıkla sevinç arasında git gel yaşayan İlhan, yerde yatan kanlı kurda baktı ve aldığı güçle kalan diğer iki kurdu da kendi kılıcıyla öldürdü.
Nefes nefese kalan savaşçılar atlattıkları büyük tehlikenin farkındaydılar.
Derin bir nefes alıp birbirlerine baktılar. Saniyeler öncesinde ölümle yüz yüze gelmişlerdi. Aç kurtlar tarafından kapana kısılmışlardı ve yapacak hiçbir şeyleri kalmamıştı. Ta ki bu gizemli savaşçı gelene kadar...
"Kimsin sen?" diye seslendi İlhan karanlığa.
Ses gelmedi.
İlhan ilerledi ormanda. Mustafa ve Kadir de ona eşlik etti.
"Hayatımızı kurtardın. Kızılkaralı mısın?"
Yine bir yanıt yoktu. Atın üzerindeki usta okçu birkaç adım onlara doğru yaklaştı.
"Hayır, Şahranbolu'yum."
İlhan olduğu yerde dondu kaldı. İşittiği ses damarlarındaki kanı hızlandırdı. Az önceki yaşadığı adrenalin ve korku şimdiki şaşkınlığıyla ölesiye yarışırdı.
"EVRA?"
"Ta kendisi," dedi Evra ve başındaki siyah şalı çıkardı. Gülümsüyordu. Yeşil gözleri karanlık ormanı ısıtmıştı. "Bensiz bu ormanla başa çıkamazsınız demiştim."
İlhan, karısının onun ve savaşçıların hayatını kurtarmasına mı sevinsin yoksa bu işittiği sözlere mi kızsın kararsız kaldı.
"Hazırlıksız yakalandık," dedi Mustafa boğuk bir sesle.
"Ben de öyle düşünmüştüm."
"Sen bu kadar iyi ok atmayı da mı biliyordun gelin hanım?" Bu sefer şaşkınlığını gizlemeyen Kadir'di.
"Ağabeyim öğretmişti."
İlhan, daha fazla dayanamayıp karısına doğru gitti ve olanları bir an olsun unutup ona sarıldı. Hiçbir şey umrunda değildi. İlhan sağ salim karısının yanındaydı ve ona sarılabiliyordu. En büyük huzur ve mutluluk buydu. Karısının kokusunu doyasıya içine çekti ve, "İlk defa sözünde durmaman işe yaradı, sana bir hayat borçluyuz," diye fısıldadı.
***
Evra, Şahranbolu'lar ava çıktıklarından beri içini büyük bir huzursuzluk kaplamıştı. En fazla 4 saat sözünde durabilmişti. Kızılkara kalesi ona dar gelmişti. İçi içine sığmıyordu. O ormanın tehlikelerini biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Fiction Historique#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...