Kadir, etrafa dikkat kesildi. Evra'yı hemen kolundan kavrayıp arkasına aldı. "Yanımdan ayrılma."
Kemal, kılıcını çekti ve yanındaki iki savaşçıyla beraber keskin bakışlarla karanlığa göz gezdirdi. Adımlarına dikkat ediyordu çünkü herhangi bir tuzakla karşılaşmak istemiyordu. Etraf çok karanlıktı. Ormanın içine doğru ilerledi. Eline ateş almadığı için pişman oldu. Tekrar yaprakların hışırtı seslerini duydu ve aniden arkasını döndü. "Kimsin?" diye bağırdı.
Boynunda hissettiği keskin hancerle olduğu yere çivilendi. Yavaşça yutkundu. Gözünü bile kırpmadan, "Hata yapıyorsun," dedi boğuk bir sesle. "Bir iki metre ötesinde 5 savaşçı var, seni yaşatmazlar."
Kemal, kollarını hapseden güçlü ellere karşı geldi. Hemen arkasında duran geniş cüsseli adamın Kemal'in elindeki kılıcı alıp yere atışını gözleriyle takip etti. Kemal arkasında onu sımsıkı kavrayan adamla ileriye doğru adım attı. Kemal, arkasından gelen iki savaşçıyı merak etti. Onlar nerede kalmışlardı Allah aşkına?
Arkasındaki adamın boynundaki hançeri kıpırdatmadan onu kaldıkları yere doğru sürüklediğinde vücuduna panik dalgası yayıldı. Böyle kıstırılmak onu çok öfkelendirmişti. Kemal, orada Evra'nın da olduğunu düşününce endişelendi. Genç kızı tehlikeye atabilirdi. "Nereye gidiyoruz?" diye sordu.Cevap alamadı.
"Nereye gidiyoruz dedim? Orada işimiz yok... Ne yapacaksan benimle yap... Oraya gidersen kendini tehlikeye atarsın."
Yine hiçbir ses çıkmadı adamdan. Kemal, boynunu çevirip adamla yüz yüze gelmek istedi ama adam buna müsaade etmedi. Boynundaki keskin hançer onun hareket etmesini zorlaştırıyordu.
Karanlığı aydınlatan ateş sonunda göründüğünde karşılarına Kemal'i takip eden iki savaşçı çıktı. Kemal, onları karşılarında görünce biraz olsun rahatladı. İki savaşçıyla göz göze geldiğinde onlara yardımcı olmaları için işaret etti ama her ikisinden de hiçbir tepki gelmedi.Hareket etmiyor, şaşkınca arkasındaki adama bakıyorlardı! Kemal sinirlendi ve derin bir nefes aldı. Bunlar ne yapmaya çalışıyorlardı? Daha ne kadar yüzüne bakıp hiçbir şey yapmadan duracaklardı?
Bu kadar mı korkmuşlardı bu adamdan? Bu çok saçma değil miydi. Kemal anlamayarak öfkeyle savaşçı arkadaşlarına baktı.
Kollarını sımsıkı tutan adam kaldıkları alana doğru ilerledi. İki savaşçı hiçbir şey yapmayarak sessizce onların yanından geçişlerini izledi. Kemal, "Lanet olsun size!" diye bağırdı arkalarından.
Sonunda ateşin olduğu bölüme yaklaştıklarında Kemal, Kadir'i gördü. Kadir'in yanında Evra duruyordu. Onların şaşkın bakışlarıyla karşılaştı.
"İlhan?" diyen Evra'nın sesini duyunca şok oldu Kemal.
İlhan mı? İlhan neredeydi? Bu soruları kendi kendine sorarken boynundaki hançerin uzaklaştığını ve kollarının serbest bırakıldığını hissetti. O saniyede içi rahatlamış olsa da büyük bir şokla arkasındaki adamın İlhan olduğunu fark etti.
"İlhan!" dedi o da aynı Evra gibi şaşkın bir sesle ama Şahranbolu beyin onu böyle korkmasına sebep verdiği için kızmıştı. Kendi canı için değil, en çok Evra gibi değerli Şahranbolu geline sahip çıkamayacaklarından korkmuştu.
İlhan, yüzünde geniş bir sırıtmayla onlara bakıyordu. "Bu kadar kolay yem olacağınızı düşünmemiştim, karımı sizlere mi emanet ettim ben?" dedi İlhan ukala bir ses tonuyla. Kemal'e alaylı bir ifadeyle bakıyordu.
"Sen... Sen neden geldin?" diye sordu Evra şaşkınlıkla. Aslında söylemek istediği tek şey, "İyiki geldin!"di. Onu karşısında gördüğünde yaşadığı sevinci hatırladıkça kendine inanamıyordu. Onu bu kadar çok mu görmeyi arzuluyordu? Bu kadar çok mu istiyordu onun yanında olmasını? Ona doğru koşup sarılmamak için kendini zor tuttu.
İlhan, omuzlarını silkti. "Dayanamadım."
"Ama çok tehlikeli..." diye fısıldadı Evra çaresizce.
Genç adam yüzündeki tebessümle Evra'ya baktı. "Meraktan öleceğime, senin yanında cesurca ölürüm daha iyi diye düşündüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Ficción histórica#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...