"Yalnız gidemezsin, ben de geliyorum.""Bunu aklından bile geçirme!"
"Oraya yalnız gidemezsin."
"Göl zaten şurası, yalnız gitsem ne olur ki?" diye sordu Evra sinirli bir tavırla.
"Bilmem, belki yeni bir kaçma girişimi..." İlhan ellerini beline boydu. Böyle durunca kasları daha da bir belirginleşti. Esmer teninde bazı yara izleri vardı ama vücudu o kadar parlıyordu ki yara izlerini gölgede bırakıyordu. Evra, gözlerini genç adamın kara gözlerine sabitledi. Başka bir tarafa bakışları kaysın istemiyordu.
"Merak etme, ben Mehmet'siz bir yere gitmem. Eğer kaçarsam onunla kaçarım. Ben göldeyken onun başında durabilirsin."
Göle onunla gitme fikri İlhan'a ne kadar cazip gelse de Evra'nın söylediklerini yapmaya karar verdi. Doğru söylüyordu, Evra arkadaşı olmadan hiçbir yere gitmezdi. Derin bir nefes aldı. "Tamam, fazla oyalanma. Kahvaltı yaptıktan sonra hemen yola çıkacağız."
Evra başını evet anlamında salladı ve göle doğru yürümeye başladı. İlerlerken saçlarındaki örgüyü çözüyordu aynı zamanda. Uyumadan önce onları hep örerdi. Dadısı onu bu şekilde alıştırmıştı. Gerçi dün akşam saçlarını daha erken örmek zorunda kalmıştı. Elini saçlarından geçirdi. Beline kadar uzanan düz saçları şimdi dalgalı bir şekilde rüzgarla dans ediyordu.
Genç kız göle vardığında tekrar tereddütle etrafına bakındı. Savaşçılar İlhan'ın çevresinde meşgul görünüyorlardı. Biri atların bakımını yapıyor, birkaçı hançerini bileliyordu. Evra, derin bir nefes aldı. Kimseye görünmeden gölde hızlıca yıkanıp çıkması gerekiyordu. Ama yinede içi rahattı. İlhan'ın adamlarını çoktan uyarmış olduğunu düşündü. Bu tarafa bakabileceklerini bile tahmin etmiyordu.
İki gündür üzerinde perişan olan lacivert elbisesini çıkardı üstünden. Gölün biraz daha ilerisine gitti ve tam göle girmeden önce iç gömleğini çıkardı. Eğer birisi gelecek olursa gölden tam olarak çıkmadan iç gömleğini üzerine çekebilirdi.
Göl çok soğuktu. Ayağını önce suya soktu ve bedeni ürperdi. Bütün gece yağmur yağdığını düşününce suyun bu kadar serin olduğuna şaşırmadı. Ama vazgeçmedi, temizlenmesi gerekiyordu. Daha fazla kir içinde kalamayacaktı. Zaten küçüklüğünden beri alışıktı. Annesinden habersiz Mehmet'le çoğu kez kötü havalarda göle inerlerdi.
Temiz suyun içine tam olarak girdikten sonra önce biraz yüzdü. Hareket ederek suyun sıcaklığına alışmaya çalıştı. Sonra kıyıya yakın bir yerde sabit durdu ve vücudunu yıkadı. Yanında sabunu olmayışı büyük bir eksiklikti ama bu şekilde idare etmesi gerekiyordu. Akşama kadar nasılsa Şahranbolu kalesinde olacaklardı. Orada tekrar yıkanabilirdi.
Birden aklına ağabeyi Celal düştü. Mehmet, onların haberdar olması bir iki gün süreceğini söylemişti. Acaba şimdi yola çıkmışlar mıydı? Diye sordu içinden genç kız. Bir taraftan onların bir an önce gelmesini istiyordu diğer taraftan onlar gelince olacaklardan korkuyordu. Ya ağabeyine ve diğer savaşçı arkadaşlarına bir şey olursa? Bu düşünceyle gözlerini sımsıkı yumdu. Hiçbir şey olmayacaktı, her şey yolunda gidecekti. Aralarında çatışma çıkmaması için elinden geleni yapacaktı, gerekirse kendini feda ederdi. Kendi yüzünden başkaların ölmesine izin veremezdi. Ağabeyi Celal'e, Mehmet'e ve diğerlerine bir şey olmasına müsaade edemezdi.
"Daha yıkanmadın mı?"
Gözlerini aniden açtı ve kapkara gözlerle karşılaştı. Panik içinde elleriyle vücudunu sardı. Gölün içinde görünmüyor olmasını umut ediyordu. "Senin ne işin var burada!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Ficção Histórica#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...