Altmış İkinci Bölüm

11.8K 781 16
                                    

Kemal, ailesinin karşısına bir anda bir Kızılkara geliniyle çıkınca nasıl şaşıracaklarını düşündü. Kızı kaçırırken işin bu kısımlarını hiç düşünmemişti doğrusu. Ama o annesi babasının sözünü dinleyen, onların yönlendirmeleriyle hareket eden bir oğul değildi. Ayşe'yi zamanla seveceklerdi. Öyle umuyordu...

Ayşe'yle beraber kaleden çıktılar. Birlikte uzun vadinin kenarlarına yerleşen evlere doğru ilerlediler. Hava soğuktu ve açık alanda rüzgar daha bir keskindi. Kemal, genç kızın titreyip üşüdüğünü görünce onu omzundan tuttuğu gibi kendine doğru çekti.

Bu hareketle genç kız irkildi. Hiç beklemiyordu. "Uzak dur, ben iyiyim."

Kemal, vazgeçmedi. Gülümsedi ve eliyle genç kızın omzunu okşadı. Isıtmaya çalışıyordu. "Bir tek bana karşı inatçısın."

"Bu ne demek şimdi?"

"Babana ve Celal Kızılkara'ya karşı gelemedin."

"Adımı çıkardın! Başka seçenek mi bıraktın bana ve babama?"

Kemal, sırıttı. Bu kızın ona karşı böyle sert olmasını çok seviyordu. Çok garipti ama bu hoşuna gidiyordu. "Beni başka kızlara bırakmamak için kabul ettin." Ayşe'yi kızdırmak için elinden geleni yapıyordu.

"Hah! Tek derdim oydu zaten!"

"Ailemin yanında da böyle mutsuz ve isteksiz olacaksan, senden hoşlanmayabilirler."

"Bunu duyduğuma sevindim!" Ayşe'nin sözü Kemal'in yüzünde şok etkisi yaratmıştı. Bu cevabı beklemiyordu. Hiç mu umursamıyordu? Artık evlilerdi ve ailesiyle tanışacaktı. Onların onu sevmesini ve kabullenmesi onun için hiç mi önemli değildi? Canı sıkılmıştı. Derin bir iç geçirdi. Bu kızla işi vardı...

"Anlaşıldı. Seni Evra gelinden uzak tutmalıyım. Seni kaledeyken sessiz ve sakin bilirdim. İçinden bir kaplan çıktı. Evra gelin mi seni etkiliyor, ne yapıyorsa artık."

"O sessiz ve sakin halim, zorla kaçırılıp sevmediğim bir Şahranbolu savaşçısıyla evlendirilmeden önceydi!"

Kemal, genç kızın kokusunu içine çekti. Yolda yürümeye devam ederken aniden Ayşe'yi durdurdu. Onu karşısına almış omuzlarından tutuyordu. Genç kız, karşısındaki derin bakışlı adama baktı. O kadar içten ve istekli bakıyordu ki onun her dakika hevesini kırdığı için bir an için pişmanlık duydu. Açık kahverengi saçları, geniş omuzları, yakışıklı yüzü o kadar cezbediciydi ki bu adama daha ne kadar süre direnebilirdi bilmiyordu. Gururunu ayaklar altına alıp yelkenleri suya indirmemekte kararlıydı.

Ama Kemal çok yakışıklıydı...

Çok sempatik...

Çok içten...

Karizmatik...

Güçlü...

Ayşe, bu düşüncelerle kafasını hızla iki yana salladı. Yutkundu. Kemal'in gözlerinde eriyip gitmeyecekti. Hayır... Hayır, direnecekti. O zorbanın, duygusuzun tekiydi! Evet, evet öyleydi. Çok kötü biriydi. Ama tatlıydı...

Kemal, ona doğru eğilecek tam zamanını bulmuştu! Onun kokusundan etkilenmeyecekti... Allah'ım neden böyle güzel kokuyordu ki? Diğer savaşçılar gibi neden kötü ter kokmuyordu? Onun kokusu işini daha da zorlaştırıyordu.

"Yaklaşma..." dedi kısık bir ses tonuyla.

"Neden?" Kemal, durmadı ve devam etti onun boynuna doğru eğilmeye.

"Çünkü öyle istiyorum."

"Gerçekten öyle istemiyorsun. Gözlerin bunun tam tersini söylüyor."

İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin