Yirmi Üçüncü Bölüm

15.2K 907 19
                                    





"B-ben..."

"Düşmanının kadını olamazsın Evra."

"Ben yapamam Mehmet, olmaz... Artık olmaz... Ağabeyim Celal de burada olmamı istiyor. Anlamıyorsun..."

"Eğer elinde olsaydı asla seni onlara bırakmazdı. O Şahranbolu iti Celal beyi en zayıf noktasından yakaladı. Ortada sen olmasaydın o akşam Şahranboluları yerle bir ederdik. Şimdi bizimle gelirsen eğer, ağabeyin hiçbir şey demez."

Evra, başını iki yana sallayarak gözyaşlarını sildi."Gelemem Mehmet, Kızılkara beyliğini tekrar tehlikeye atamam. Siz de gidin buradan, nasıl burada kaldınız? Neden dönmediniz?"

Mehmet'in arkasındaki bir savaşçı cevapladı bu soruyu. "Celal bey, düğün olana kadar beklememizi söyledi Evra... Biliyorsun ağabeyin Şahranbolulara güvenmiyor. Sana düğün yaptıklarından, evlendiğinizden emin olmak istedi."

Uzaktan sesler gelmeye başladı. Kaba sesle konuşan savaşçı sesleri... Evra, korkuyla irkildi. "Ormandan gelen sesin nedenini arıyorlar hala, hadi artık gidin. Burası çok tehlikeli oldu."

Mehmet güldü. "O ormandaki sesin nedenini daha çok ararlar."

"Onu da mı siz yaptınız?"diye sordu Evra şaşkınlıkla.

"Onların dikkatlerini dağıtmamız gerekiyordu, senin fırsat bulduğun anda Kızılkara bayrağını gördüğün yere doğru geleceğini biliyorduk," dedi arkadan bir savaşçı aynı Mehmet gibi sırıtarak. Şahranboluları bu şekilde oyaladıkları için kendileriyle gururlanıyorlardı.

Genç kız yüzü endişeyle kasılmıştı. Başını iki yana salladı. "Siz delisiniz, gerçekten deli... Endişeden ölüyordum. Size bir şey oldu diye ödüm koptu... Hadi buraya doğru yaklaşmaya başladılar, gidin!"

Mehmet, genç kıza yaklaştı ve aniden kolundan tuttu. "Bizimle geliyorsun Evra! Seni burada bırakamayız."

Evra, Mehmet'in kolunu tuttuğu eline baktı ve sonra gözleri dolu bir şekilde başını iki yana salladı. "Gelemem," diyerek arkadaşına sarıldı sımsıkı. Onun kokusunu içine çekti iyice bir daha hiç unutmamak adına.

"Ama..." diyen Mehmet'i susturdu. Evra fısıldayarak, "Beni seviyorsan, lütfen git," dedi.

Mehmet, kendi yumruğunu sıktı. Onu öylece o adamın ellerine bırakacak olmaktan nefret ediyordu. Genç kızın dediklerini yaparak oradan sessizce ayrılmak zorunda oluşuna isyan ediyordu. Yavaş adımlarla geri geri gitti. Kaşlarını çatmış genç kıza bakıyordu. "Düğün olana kadar burada bekleyeceğiz Evra."

"Burada değil, lütfen. Uzaklaşın buradan... İlhan'ı, şüphelendirmeyin... Sizi düşünerek huzursuz olmak istemiyorum Mehmet."

"Tamam, uzaklaşacağız bir süre ama düğüne kadar bu topraklardayız. Emir böyle."

Evra, Mehmet'in bu emri büyük bir istekle sonuna kadar yerine getirmeye çalışacağını biliyordu. Düğün olana kadar da Kızılkara savaşçıların buradan ayrılmayacağını da biliyordu. Sıkıntıyla nefes alıp verdi. "Kendinize çok dikkat edin, ben daha fazla dikkat çekmeden gideyim."

Genç kız dolu gözlerle onlardan ayrıldı. Sanki çocukluğundan, bu yaşına kadar yaşadığı hayatından ayrılıyor gibi hissediyordu. Mehmet ve birçok Kızılkara savaşçısıyla birlikte büyümüşlerdi. Onların hepsinin çocukluğunu biliyordu. Hepsi ayrı ayrı değerliydi onun için. Elinin tersiyle gözlerini sildi ve ormanda adımlarını hızlandırdı. Ayakkabılarının çok kirlenmemesine dikkat etmeye çalışıyordu. İlhan'ın gözünden bu tip ayrıntıların kaçmayacağını bilincindeydi.

İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin