Evra, İlhan'ın öfke püsküren bakışlarında boğulacaktı. Tehdit dolu sözlerine bakışları kusursuz bir öfkeyle eşlik ediyordu. Genç kız gözlerini İlhan'dan kaçırdı ve Mehmet'e yaklaştı. Arkadaşının bu duruma düşmesinin kendi suçu olduğunu düşünürken gözleri doldu. Mehmet'in dizlerinin dibine oturdu ve İlhan'ın başından gitmesini bekledi. Bir süre sessiz kalıp arkadaşına bakışlarıyla destek verdi. Mehmet, her zamanki gibi güçlü bir şekilde başını dimdik tutuyordu. İlhan'ın öfkesinden biran bile korktuğunu hissetmemişti.Yavaşça dizini okşadı ve başını okşadığı yere yasladı. "Özür dilerim. Seni bu duruma düşürdüğüm için çok üzgünüm. Ben senin sözünü dinlemeliydim, hepsi benim suçum..."
Mehmet, Evra'nın üzgün ses tonunu duyunca dayanamıyordu. Onun üzülmesine dayanamazdı. Susmasını isteyerek başını iki yana sallayıp itiraz etti. "Bunlar senin suçun değil, barbarca seni kaçıranlarda suç... Merak etme, her şey düzelecek. Benim için sakın üzülme Evra, sakın."
Evra, duyduklarıyla daha da sokuldu arkadaşına ve gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle sildi. Gücünün gün geçtikçe zayıfladığını hissediyordu. Düşmanına karşı yeterince dirençli olamıyordu. Ona karşı hissettiği nefretin sönmesinden korkuyordu. Sınırda hissettiği derin nefret duygusunun eskisi kadar yüreğinde var olmadığını fark etmeye başlamıştı. Bunun sebebini bilmese de ona yakın olmaktan kaçmaya çalışıyordu, sanki her an aralarında farklı şeyler olabilirmiş gibi hissediyordu.
"İlhan seni yemeğe çağırıyor. Yemeyecek olsan da oradan kalkmanı söyledi."
Evra, öfkeyle önünde duran deri botlara baktı. Başını kaldırdığında Kemal'in kehribar gözleriyle karşılaştı. Genç kız gözlerini kıstı. "Yemeğe gelmiyorum ve burada kalmak istiyorum, söyle İlhan beyine!"
Mehmet de aynı şekilde sert bakışlarla genç kızı sahiplenir tavır içindeydi. Elleri bağlı olduğu için genç kızı iyice yakınına çekemiyordu. Onun o pislik heriflerle yakın olmasına tahammülü yoktu. Ama Kemal kararlı bir şekilde orada durmayı sürdürdü. Mehmet'e ters ters bakıp elini Evra'ya uzattı. "Uzatma istersen Evra, İlhan'ı kızdırarak ancak kendi hayatını cehenneme çevirirsin."
Genç kız istemeyerek Kemal'in uzattığı elini kavradı. Genç adamın samimi gözlerine bakınca içi ısındı. Başını sallayarak Kemal'in kendini ayağa kaldırmasına izin verdi. Ayağa kalktıktan sonra Mehmet'e döndü. "Aç olmadığından emin misin?"
"Bir şey yemeyeceğimden eminim."
Evra, Mehmet'in aç olduğunun farkındaydı. Onuru ve gururundan dolayı yemediği için onu bir yandan takdir etti ama diğer yandan ona kızdı. Daha ne kadar vücudu açlığa dayanabilirdi? Yere hazırlanan yemeğe baktığında aslında ne kadar acıktığını fark etti. Kemal'le birlikte oraya doğru ilerlerken hala el ele olduklarını gördü ve aniden elini ondan çekti. Nasıl bu kadar dalgın olabilirdi? Elindeki sıcaklığı hissedip nasıl ondan elini çekmezdi?
Derin bir nefes aldı ve ona gösterilen yere oturdu. Kadir'in uzattığı bir parça ekmeği aldı eline ve atıştırmaya başladı. O burada yemek yerken aklı Mehmet'deydi. Onun aç oluşu canını sıkıyordu. Ama maalesef elinden bir şey gelmiyordu. Zorla da yediremezdi ki koskoca adama.
Ekmeği ağzına götürürken üzerinde bir çift kara göz hissetti. İlhan tam karşısında oturuyordu. Hiçbir şeyden ne olursa olsun çekinmeyen ve utanmayan kendisi şimdi kızardığını hissediyordu. Bu adamın karşısında bedeni farklı davranmaya başlıyordu. Bunun nedenini anlamasa da bir süre bunun üzerine düşünmemeye karar verdi. En iyisi İlhan'dan olabildiğince uzak durmaktı. Yola devam ettiklerinde İlhan'a Kızıl'ıyla gideceğini söyleyecekti. Doğal olarak Mehmet'le birlikte olacaktı. Güvende hissedecekti kendini. Gergin bir şekilde atın üzerinde durmak zorunda kalmayacaktı. Arkadaşının göğsünde rahatça uyuyabilecekti. Sebepsiz yere utanmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Historical Fiction#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...