Otuz Birinci Bölüm

15.5K 929 29
                                    

Uzun bir bölümle geldim, keyifli okumalar dilerim.

Hikayemiz daha iyi yerlere gelmesi adına severek okuyanlardan destek bekliyorum.

Sevgiler...



....



Evra, Altın'ın dizginlerini eline aldı ve seri bir ayak hareketiyle onu hareketlendirdi. Güzel ve güçlü atına güveniyordu. Altın, ona uğur getirecekti. Bunu hissediyordu. Bunu istiyordu. Siyah deri botun içinde olan ayaklarını atın gövdesine yakın tuttu. Ona doğru olabildiğince eğilerek onunla tek beden olmaya çalıştı.

Altın'dan gelen sesleri dikkatle dinledi. Evra, onun attığı adımlara baktı ve tedirgin olmaya başladı. Onun saçlarına dokundu ve Altın'ı sakinleştirmeye çalıştı. Altın, huzursuzdu çünkü yeni sahibine alışamamıştı. Evra, bunun zaman alacağını ve daha ilk günden onunla yarışa çıkmanın doğru olmadığını biliyordu.

Daha birbirlerine alışamadan Altın'a büyük bir sorumluluk yüklüyordu. Tanımadığı, alışmadığı sahibiyle tek beden olup büyük engellere rağmen yarışmadan galip gelmesi gerekiyordu. Evra, onun çıkardığı huzursuz sesleri anlayışla karşıladı ve onun başını okşadı.

Ormanın sonuna neredeyse ulaşmak üzereydiler. Evra, başını Kadir'e doğru çevirdi. İkisi neredeyse aynı hızda ilerliyorlardı. Gülümseyerek genç adamın kahverengi atın üzerindeki görüntüsüne baktı. Kadir, oldukça etkileyici görünüyordu.

Evra, tekrar kendi yoluna odaklandığında bir şeylerin ters gittiğini anladı. Altın, çok huzursuzdu ve kafasını sürekli kıpırdatıyordu. Genç kız elindeki dizginlerin çekildiğini hissetti. Beyaz at dizginlerden hoşlanmıyordu anlaşılan. Atın adımları yavaşladı ve tekrar huzursuz bir şekilde kişnedi.

Genç kız ne olduğunu bir türlü çözememişti. Neden bu kadar huzursuz olduğunu ve niçin onu bir türlü kabullenemediğini anlayamadı? Bıraktığı dizginleri tekrar eline aldı ve onun devam etmesini istedi. Onun devam etmesi için klasik hareketini yaptı ve Altın aniden şaha kalktı.

Her şey bir anda oluvermişti. Altın'ın ani hareketle şaha kalkmasıyla Evra'yı üzerinden atması bir oldu. Evra, sert toprağa yığıldığında kısık bir sesle çığlık attı. Göğsü hızla inip kalkıyor, bedeni acıyla sarsılıyordu. Yüzü soğuk zemininin üzerindeyken başını kaldırmaya çalıştı ama başaramadı. Başı dönüyor ve gözleri kararıyordu. Gözlerindeki ışık yavaş yavaş yok oluyordu... Gökyüzünün parlak ışıltısı karanlığın gölgesiyle gizlendi.

Kadir, atıyla son hızla devam ederken başını yana çevirdiğinde Evra'nın ona yetişemediğini fark etti. Merakla başını arkaya çevirdiğinde onu yerde baygın halde görünce panikle atını durdurdu.

"Evra!"

Büyük bir telaş ve endişeyle geri döndü ve onun yanında durdu. Atından bir hışımla indiğinde Evra'nın üzerine eğildi. Genç kızın bileğine dokundu ve kalp atışını kontrol etti. Çok yavaşlamıştı kalp atışları. Panikle Evra'nın hareketsiz bedenini kucağına aldı ve etrafına baktı. Kimse yoktu ortalıkta. Evra'nın atı da hiçbir yerde görünmüyordu.

Kadir, zor da olsa onunla birlikte kendi atına binmeyi başardı. Genç kızı kucağında güvenli bir şekilde hapsettikten sonra atını hareketlendirdi. Hızlı olmalıydı. Evra'ya bir şey olmasına müsaade edemezdi. Ona bir şey olmamalıydı! "Evra, gözlerini aç hadi!"




***




Gölün etrafında heyecanlı bekleyiş sürüyordu. Herkes merakla kimin yarışı kazanacağını öğrenmek için sabırsızlıkla yorumlar yapıyor ve bekliyordu. İlhan da aynı şekilde Kemal'in yanında durmuş dikkatlice ormanın sonuna doğru bakıyordu. Keskin bakışları olabildiğince uzağı görüyordu ama yine de ne Kadir ne de Evra gözüne çarpıyordu.

Sıkıntıyla nefes alıp verdikten sonra kollarını göğsünde birleştirdi. Oyalanmak için Kemal'le konuşmaya denedi ama gözlerini onların geleceği yoldan ayıramıyordu. Şimdiye kadar dönmüş olmaları gerekmiyor muydu? Bu soru son birkaç dakikadır aklına yiyip bitiriyordu.

Bu düşünceler aklından geçerken onlara doğru yaklaşan beyaz ata kaşlarını çatarak baktı. Üzerinde Evra yoktu! Panikle uzağa dikkat kesildi ama görünürde kimse yoktu. Karısı attan düşmüş olmalıydı yoksa asla yalnız gelmezdi Altın! Bu düşünceyle deliye döndü.

"Kahretsin!" diye tısladı. Hızlı bir hamleyle kendi siyah atına bindi. Seri bir işaretle atını hareketlendirdi ve hızını arttırdı. Çok ilerlemesine gerek kalmadan Kadir'in atını gördü.

Kadir, kahverengi atın üzerinde panikle kalabalığa doğru ilerliyordu. İlhan, kucağında tuttuğu karısını görünce daha da telaşlandı. Evra'sına birşey mi olmuştu?

İlhan, "Neler oldu Kadir?" diye sordu. Sesi çok sert ve telaşlı çıkmıştı.

"Attan düştü."

Genç adam, Kadir'in yanına ulaştı ve onun kucağında hareketsizce yatan Evra'ya baktı. Hızla onu kendi kucağına çekti. Karısının yüzündeki kan çekilmişti, teni bembeyazdı. Bu görüntüsü İlhan'ı daha da endişelendirdi. "Sen kaleye Sıddık amcayı çağır hemen!"

"Evra, lütfen aç gözlerini," diyerek karısının saçlarını, yüzünü öptü. Onu bu halde görmeye hiç alışık değildi. O güçlü ve dirençli Evra'yı istiyordu. Ona her fırsatta karşı gelen ve meydan okuyan Evra'yı istiyordu. Ona birşey olmasına dayanamazdı.

İlhan, genç kıza doğru eğildi ve nefes alıp almadığını kontrol etti. Nefes alıyordu! Ama neden baygındı? Yoksa bir yerleri mi kırılmıştı? Başını yere mi vurmuştu? Bu sorular genç adamı deliye döndürüyordu.

Hızla atını kaleye doğru sürdü. Kucağında taşıdığı karısını iyice göğsüne doğru bastırdı. Sanki göğsünde hapsedince onu kötülüklerden koruyacakmış gibi hissediyordu ama koruyamamıştı işte. Onu korumayı başaramamıştı.

Endişeli yüz ifadesiyle kalenin iç avlusuna girdiğinde attan yavaşça indi ve onu kucağında taşıyarak kendi odalarına götürdü. Bir an önce Sıddık amcanın gelmesini istiyordu. Evra'sının gözlerini açmasını istiyordu. O hırçın yeşil gözlerin yeniden onu büyülemesini istiyordu.

Yavaşça geniş yatağa karısını yatırdı. Alnına derin bir öpücük kondurdu. "Sana birşey olmayacak. Ben yanındayım," diye fısıldadı.

Evra'nın terleyen vücudunu görünce, bunun iyiye işaret olmadığını hissetti. Karısının hareketsiz bedenine dokundu ve derin bir iç geçirdi. Odadan bir hışımla çıktı ve merdivenlerden aşağıya doğru, "Sıddık amca nerde kaldı Allah aşkına!" diye kükredi.

"Geldim İlhan beyim, geldim." Sıddık amca telaşla koşarak İlhan'ın yanına geldi. İlhan'ın yönlendirmesiyle hemen odaya çıktı. Odaya girdikten sonra Evra'ya yaklaştı. Genç kızın vücut sıcaklığını hissedince kaşlarını çattı.

"Nasıl olmuş İlhan beyim?" diye sordu hemen.

"Attan düşmüş."

Sıddık amca bunu duyar duymaz Evra'nın bütün eklem yerlerini kontrol etti ve en son olarak başına göz gezdirdi. Başındaki zedelenmeyi fark etti ve yüzünü buruşturdu.

İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin