Cihat, gözlerini kıstı ve sert bir hareketle genç kızı kendine doğru çekti. "Eğer bana bir kere daha yalan söylersen, seni şuraya yatırır ve yalan söylediğini ispatlarım!"
Evra, kor gibi yanan gözlerden ürktü. Bu gözlerde zalim bir ifade görüyordu. Bakışlarında biraz olsun acıma duygusu aradı ama bulamadı. Bu adam söylediklerinde ciddi görünüyordu. Onun yapacaklarını düşündüğünde yutkunmadan edemedi. Kolunda hissettiği demir pençeyi yok etmek istedi. Şu anda buradan uzaklaşmak için her şeyini verebilirdi.
"Bırak beni Cihat! Pişman olursun..." dedi genç kız güçlü olmaya çalışan bir sesle.
Demirdağ beyi seslice kahkaha attı. "Beni kışkırtıyorsun güzelim... Kim beni pişman edecekmiş, merak ediyorum."
Evra, İlhan'ın onu gelip kurtaracağını düşünmüyordu bile. Herhalde şu anda ondan nefret etmekle meşguldü. Hiçbir koşulda ona ihanet ettiğini düşünürken buraya onu kurtarmaya geleceğini tahmin etmiyordu. Çaresizce içini çekti. Ağabeyi Celal kaçırıldığından haberdar olursa eğer, o büyük ihtimalle onu almaya gelirdi. Bunu umut ediyordu. "Ağabeyim Celal beni kaçırdığını duyarsa seni mahveder!"
"Onun buraya gelmesini zaten sabırsızlıkla bekliyorum güzelim. Celal'le yarım kalmış hesabımız var." Cihat, elini ona doğru uzatıp yanağına dokundu. "Bana seni vereceğine söz vermişti."
"Ağabeyim Celal sözünde dururdu-Evra o sırada ağabeyinin bu sözü yerine getirmediği için şükredip duruyordu- ama beklenmedik durumlar oldu, duymuş olman lazım."
"Evet, duymaz olur muyum. O Şahranbolu iti seni kaçırmış... Benim sözlümü!"
Evra, Cihat'ın İlhan'dan öyle bahsetmesine çok sinirlenmişti. Derin derin nefes alıp vererek, "Biz seninle sözlü değildik Cihat! Ağabeyimle aranızda konuşuyordunuz sadece... Sözlenmedik," dedi yüksek bir sesle.
"Güzelim ne fark eder ki? Benim olacaktın... Şahranbolu iti bu gerçeği değiştirdiği için onu pişman etmeye yemin ettim. Gerçi sen bunu bensiz çok iyi başarmışsın," dedi ve tekrar pis kahkahalarından bir tanesini attı.
"Ona Şahranbolu iti deme!" Genç kız, yeşil gözlerini kıstı. Öfkelendiği her halinden belli oluyordu. Yanakları kızarmış, kaşları çatılmıştı. Dayanma gücü her saniye daha da azalıyor, tükenmeye yaklaşıyordu. Artık bu kabusun bitmesini istiyordu.
"Bana sesini yükseltme sakın! Görüyorum da Şahranbolu'ya çabuk alışmışsın. Onu unutsan iyi edersin."
"Unutmayacağım! O benim kocam..."
Cihat, yataktan kalktı ve odanın ortasında rahat bir tavırla durdu. Kollarını belinde tutarak konuşmaya devam etti. "Boşanacaksınız."
Evra, şaşkınlıktan ne diyeceğini şaşırdı. "H-hayır! A-asla!" diye bağırmaya çalıştı ama sesi gittikçe kısılıyordu.
Demirdağ beyi başka hiçbir şey söylemeyerek odadan yavaş adımlarla çıktı. Kapının önünde iki savaşçısını görevlendirdikten sonra aşağıyadaki şölene katıldı. Keyfi yerindeydi çünkü amacına ulaşmıştı. Herkesin gözü önünde değerli kızı kaçırmış ve ona sahip olmuştu. O kız onun olacaktı. Önünde sonunda Evra ona teslim olacaktı. Bunu biliyor ve hissediyordu.
Büyük avluda yerlere serilmiş işlemeli minderlerden bir tanesine oturdu ve çalgılarını konuşturanları dinledi. Hemen yanında oturan Fırat'ı ancak bir süre sonra fark etti.
"Dicle katılmayacak mı şölene?"
Cihat, sürekli kız kardeşinden bahsetmesinden rahatsız oluyordu ama bir süreliğine Fırat'ı idare etmek için, "Gelir az sonra..." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Tiểu thuyết Lịch sử#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...