Elli İkinci Bölüm

14.4K 803 69
                                    

Şahranbolu beyi hiç başını kapıya doğru çevirmeden, "Sonunda gelebildin," dedi koyu ama sakin bir ses tonuyla. Ancak Evra, kocasının ateş saçan gözlerinden habersizdi.

Evra, bir an duraksadı. Bu korku niyeydi? Kocası dışarıda olduğunu zaten bilmiyor muydu? Neden kendini ona karşı suçlu hissediyordu? "Evet, geldim."

"Ailenle iyi vakit geçirdin mi?"

"E-evet..."

İlhan'ın ses tonu öldürücü derecede tehditkar geliyordu. Evra istemsiz bir şekilde odada bir adım geriye gitti.

"Ailenden kastın o şerefsiz Fatih miydi?"

"H-hayır... A-ama..." Kocasının sesiyle bütün bedenini bir ürperti sardı. Kahretsin neden yüzünü ona doğru çevirmiyordu?

Şahranbolu beyi aniden yerinden kalktı ve iki uzun adımla karsının karşısına geçti. Kara gözlerinden adeta sıcak alevler akıyordu. "Ama ne Evra? Ama ne!"

Evra, o an korkudan olduğu yere gömülmüştü. Bu adamın öfkesi ... Bütün hücrelerini donduruyordu. Gözlerini hızla yumdu. Daha fazla onun dondurucu bakışlarına dayanamamıştı. "B-ben..."

Ne diyecekti? Dili birbirine dolanmış, nutku tutulmuştu. Yavaşça yutkundu ve gözlerini açtı. Karşısındaki genç adam yok olmuş kenara çekilmişti. Hiçbir şey olmamış gibi gömleğini mi çıkarıyordu?

Şaşırdı. Ama derin bir nefes aldı rahatlayarak. Onun öfkesinden nasibini almak istemiyordu. Ama neden bir anda tekrar umursamaz tavrına dönmüştü? Genç kız kendiyle çelişiyordu. Az önce İlhan'ın öfkeden köpüren halinin yok olması için delice dua eden kız, şimdi bu ani umursamaz tavrıyla boşluğa düşmüştü.

İlhan, üzerindeki yeleği ve gömleği sakin olmaya çalışan tavırla çıkardı. Ama üzerinden çıkardığı siyah gömleğini eline aldığında o Fatih denen şerefsizin karısının yanında yarı çıplak dolaştığını hatırladı. Gözünde beliren o manzarayla yeniden öfkesi tüm hücrelerini sardı.

Orda öylece hiç kıpırdamadan odanın ortasında duran karısının yanına yeniden gitti ve sertçe elindeki gömleği önüne attı. "Bir daha sakın! Sakın yanında yarı çıplak dolaşan adamın yanında nefes dahi alma!"

Evra, kocasının öfkeden gerilmiş olan tüm kaslarını görebiliyor, tüm hücreleriyle hissedebiliyordu. Göğüs ve karın kasları gerginleşerek tüm savaş yaralarını daha da belirginleştiriyordu. O bu haldeyken ona nasıl karşılık verebilirdi ki? Ne söylemesi gerekiyordu? O benim kuzenim dese daha da öfkelenebilir miydi?

Fark etti ki, zaten İlhan da onun hiçbir sözünü beklemeden yatağa doğru yönelip ve huysuz bir tavırla, "Ben uyuyorum," deyip yatağına uzanıyordu.

Şahranbolu gelini ilk defa ona karşı öfkelenemiyordu ve kızgınlıkla karşılık veremiyordu. Hatta çok tuhaf ama kendini büyük bir boşlukta hissediyordu. Ne yapmalıydı? Hiçbir fikri yoktu çünkü doğru dürüst ne hissettiğinden bile emin değildi.

Tek bildiği ondan ayrı kalmak istemediğiydi.

İçinde çok farklı bir arzu vardı. Farklı bir şey onu İlhan'a doğru çekiyordu. Yanına gidip uzansa mıydı? Onunla uyusa bir şey der miydi? Uzak durur muydu?

Oysa bugün yemekten önce ne kadar güzel uyumuşlardı birlikte. Bu duyguları hissedeceği ömrü boyunca aklı gelmezdi ama engel olamıyordu. Onunla uyumak istiyordu. Onun güçlü kollarında, derin erkeksi kokusuyla gözlerini yummak istiyordu.

Fatma'nın ona getirdiği eski geceliklerinden birini giydi. Onun uyuduğundan emin olamadığı için uzun gardırobun köşesine geçip öyle üzerini değiştirmişti.

İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin