Evra, bir anlık sıcaklık hissiyle gözlerini yumdu. Aynı hızla tekrar açtı ve bileğini onun elinden çekti. Ne yapıyordu? Kendi bedenine söz geçiremez hale mi gelmişti? İlhan'ın zafer dolu gülüşünü karşısında görünce kan beynine sıçradı. Bu adam böyle davranacak cesareti nerde buluyordu? Öfkesine hakim olamayarak sağ elini arkaya doğru gerdi ve ona tokat atmaya yeltendi.
İlhan, her zamanki gibi ondan daha hızlı davranarak tekrar genç kızın bileğini tuttu. Kara gözler cam gibi parlayan yeşil gözlere kilitlenmişti. Karşılıklı bakışlar konuşuyordu.
"Sen ne söylediğinin farkında değilsin."
İlhan, seslice güldü. "Öyle mi?" Aslında Evra'nın ona tokat atma girişiminden dolayı öfkeliydi.
Genç kız onun ukala tavrına daha fazla tahammül edemeyecekti. Tekrar bileğini onun elinden hızla çekti ve öfkeli bir şekilde oradan ayrıldı. Aslında İlhan'a değil vücudunun onun nefesine bile anlamsız tepkiler vermesine kızıyordu. İlhan'ın söylediği sözlerin doğruluk payını düşündükçe tepesi atıyordu. Nasıl böyle bir şey oldurdu? İlhan onun düşmanıydı!
Odadan çıkar çıkmaz adımlarını hızlandırdı. İç avluya geçince köşede duran Kadir'e yöneldi. Yüzünün sıcaktan yandığının farkındaydı. Bir an önce normal ısınına dönmek için dua ediyordu. Yüzünün asıklığını anlayan Kadir, hemen Evra'nın yanına geldi.
"Bir şey mi oldu?" diye sordu Kadir.
"Yok... Yok bir şey, ben iyiyim."
"Peki. Şenliğe gidelim mi artık? Herkes seni merakla bekliyor."
Kadir, genç kıza gülümsedi ve eliyle kalenin arka kapısını gösterdi. Evra, başını sallayarak onayladı. Onunla birlikte kapıya doğru yürürken biraz olsun kendine gelebilmişti. Ama şimdi de insanların onu nasıl karşılayacağını düşünmeye başlamıştı. Ne de olsa o bir Kızılkara'ydı. Hoş karşılamamaları çok doğaldı. Endişeyle yutkundu. Bir anda kendini çok korkak hissetti. Cesur yüreği sıkışmaya başladı.
"Gel benimle... Kadir, çekil."
Evra, kolunda hissettiği demir pençeyle sarsıldı. Bu adamın kaba hareketlerine hala alışamamıştı. Sürekli sert kavrayışlarından sıkılmıştı. Canını acıtıyordu!
İlhan, Kadir'e fırlattığı keskin bakışlardan sonra Evra'yı yanına çekti. "Canımı sıkıyorsun Evra. Bir beyin hanımı gibi davran yoksa canına okurum," diye fısıldadı genç kızın kulağına tehditkar bir ses tonuyla.
Evra sesini çıkaramadı. İlhan, çok ürkütücü görünüyordu. Onu hiç bu kadar öfkeli görmemişti. Zorunlu olarak hafifçe başını salladı. Bu hareketinden sonra İlhan, genç kızın kolunun üzerindeki elini çekti ve beline götürdü. Onu en yakınında tutmak istiyordu. En yakınında tutarak herkese bu kızın kime ait olduğunu göstermek istiyormuş gibi görünüyordu.
"Bu kadar yakın olmak zorunda mıyız?" diye sordu Evra dişlerinin arasından. Ona karşı gelme cesaretinde bulunmuştu nihayet.
"Evet, zorundayız," dedi İlhan kesin ve sert bir biçimde.
"Ama..."
"Benimle tartışma. Sakın! Sakın benimle halkımın içinde tartışma! Kalbini çok fena kırarım ve inan bunu istemezsin."
Genç adamın sert çıkışı Evra'yı korkuttu. Bu geceyi tahmin ettiğinden de fazla önemsiyordu. İlhan gergindi. Bunu yüz ifadesinden çok rahat bir şekilde anlıyordu. Onun bir bey olduğunu ve halkının önünde küçük düşmeye tahammülü olmadığını biliyordu. Bunu anlayışla karşılayabilirdi. Zaten işittiği tehditlerden sonra onun istemediği bir davranış sergilemeye cesareti de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Ficción histórica#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...