Kırk Dokuzuncu Bölüm

13.8K 784 32
                                    

Bu sözlerin derin anlamını Zehra hanım çok iyi farkındaydı. Şahranbolu'nun bir ateşkes ilan ettiğini ve kızına değer verdiğini çok iyi hissediyordu. Başını istemsizce onaylayarak salladı ve elini uzatıp kızının elini aldı. "Bir gün Kızılkara topraklarına bu şekilde kızımın kocası olarak geleceğini söyleseler, öfkeyle güler geçerdim. Hayat ne tuhaf değil mi Şahranbolu?"

İlhan kendini zorladı ve hafifçe gülümsemeye çalıştı. "Evet çok tuhaf."

"Kızıma iyi bakmış olduğunu umuyorum."

"Pek iyi baktığım sayılmaz ama emin olun bundan sonra onun kılına bile zarar gelmemesi için elimden geleni yapacağım."

"Elinden geleninin fazlasını yap Şahranbolu, o hala bir Kızılkara sayılır. Onun döktüğü her bir göz yaşında ellerim yakanda olur..."

Şahranbolu beyi büyük bir ciddiyetle başını salladı. Bu konuda bir annenin hassasiyetini çok iyi anlayabiliyordu. Kızlarını kaçırmıştı ve düşman bildikleri beyle evlendirme durumunda bırakmıştı. Bunun onlar için nasıl kötü bir durum olduğunu biliyor ve ona göre davranmaya çalışıyordu.

"Bu konuda anlaştığımıza göre, sen ve adamların Kızılkara kalesine hoşgeldiler.- bir süre durakladı ve Kemal, Kadir ve Mustafa'ya baktı- Adamlarının uslu duracağını umuyorum."

"Merak etmeyin, sizler uslu durduğunuz sürece onlar bir sorun yaratmayacaklar."

Zehra Kızılkara başını tamam anlamında salladı ve sonra Evra'ya döndü. "Fatma'ya söyle sizlere oda hazırlasın. Yol yorgunusunuzdur. Akşam yemeğine kadar dinlenmiş olun."

"Peki anne," dedi Evra ve annesine gözleriyle binlerce teşekkür etti. Annesinin sonunda onlarla uzlaşmaya varmış olması onu inanılmaz mutlu ediyordu.

Sonunda Zehra Kızılkara rüzgarı salondan yok olunca Celal Şahranboluların yanına geldi. "Ona karşı sakin olduğun için sağ ol Şahranbolu."

"Artık o karımın annesi."

Evra, İlhan'ın böyle düşünmesine çok seviniyordu. İçten içe İlhan'a sarılmak için sabırsızlanıyor ve ona binlerce teşekkür ediyordu.

"Böyle düşünmene sevindim, akşam yemekte görüşürüz."

Celal de yanlarından ayrıldıktan sonra Evra onları odalarına yönlendirdi. Üçüncü katta üç savaşçıya odalarını gösterdi ve en sonunda Fatma'nın hazırladığı kendi odalarına girdiler. Evra, buranın kokusunu ve Kızılkara armasını o kadar çok özlemişti ki içi kıpır kıpırdı. Huzurlu bir şekilde içini çekti ve odadaki yatağa kendini bıraktı.

"Uzun zamandır seni bu kadar mutlu görmüyordum."

"Annemi gördüm. Evimdeyim. Nasıl mutlu olmayayım?"

"Buradan ayrılacağız... O zaman da üzülecek misin?" İlhan pencerenin yanındaki iskemleye oturdu ve kollarını göğsünde birleştirdi. Düşünceli bir ifadeyle karısına bakıyordu.

"Üzüleyeceğim ama..."

"Ama?"

"Ama sanırım yanımda siz varsınız diye daha az üzülürüm."

İlhan az ciddiyetle kaşlarını çattı. "Siz derken? Sen demek istedin herhalde?"

"Off..." derin bir iç geçirdi Evra ve ellerini başının altına koydu. Çok yorgundu ve uyumak istiyordu. İlhan'ın her zamanki kıskançlıklarıyla uğraşamayacaktı.

"Çekil kenara..."

Evra, az önce kapattığı gözlerini açtığında başının üstünde İlhan'ı gördü. "N-neden? Ben rahatım böyle."

İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin