Kırk Dördüncü Bölüm - Part 2

14.2K 841 27
                                    

Yolda son sürat atlarıyla ilerlerken arkalarından Celal Kızılkara'nın seslendiğini duydular. Oldukları yerde durup onun adamlarıyla yanlarına doğru gelmesini beklediler. İlhan her ne kadar devam etmek için sabırsızlansa da Evra'nın ağabeyinin onu merak ettiğini ve onu görmesi gerektiğini biliyordu.

"Evra... O iyi mi?" Celal, İlhan'ın kucağında gözleri kapalı bir şekilde perişan halde olan kız kardeşine baktı. Telaşla atından indi ve onun yanına koştu. "Neyi var onun?" Sesi ve gözleri endişe saçıyordu etrafa. Ellerini uzatıp Evra'yı almayı yeltendi ama İlhan vermedi.

"Onun ağabeyine ihtiyacı var İlhan, onu bana ver..."

İlhan, Evra'nın belindeki tutuşunu daha bir sertleştirdi. "Onun bana ihtiyacı var." Bir süre sadece bakıştılar. Şahranbolu beyi sonra devam etti sözlerine. "Çok üşüyor, o iyi değil Celal... Bir hana gidip o iyileşene kadar yola devam etmeyeceğiz."

"Olmaz İlhan, bu topraklarda bir handa kalamazsın. Çok tehlikeli... Herkesi tehlikeye atarsın. Evra'yı da... Biraz daha yola devam edip benim topraklarımdaki şifacı Rezzan kadına götürelim onu."

Burada geçirdikleri her dakikanın ne kadar tehlikeli olduğunun farkındaydı ama Evra için endişeleniyordu. Onun yol boyunca daha da kötüleşebileceğini düşünerek fena oluyordu. Ama ne yazık ki Celal'in dediklerinin doğru olduğunu kabul etmek zorundaydı. Bir süre düşündükten sonra başıyla onayladı.

"Yola devam etmeden önce onun üzerini değiştirmek istiyorum. Üzeri çok ıslak Celal, kuru giysilere ihtiyacı var..."

Celal bu fikirle kaşlarını çattı. "Tamam ama nerde değiştireceksin?" Kız kardeşinin hiçbir yanının savaşçıları tarafından görülmesini istemiyordu.

İlhan, bir an duraklayıp düşündü ama sonra Kadir, Kemal ve Mustafa'yla göz göze gelince aklına bir fikir geldi. "Biz hallederiz."

Kızılkara beyi sadece iç geçirmekle yetindi. Onun artık tamamen Şahranboluya ait olmasını kabul edemiyordu. Kabullendiğini sanmıştı ama yine de Evra'ya yardım edenin ilk o olması gerektiği düşüncesine kapılıp duruyordu.

"Kadir, çantadaki benim yedek giysilerimi getir. Kemal, Mustafa siz de benimle gelin."

Atlarıyla kalabalıktan uzaklaştılar. Yeterince uzaklaştıklarını düşününce durdu İlhan olduğu yerde ve atından indi yavaşça Evra'yla birlikte. Kadir'in getirdiği çantadan bir gömlek ve siyah pantolon çıkardı. "Siz arkanızı dönüp set kurun. Kimse burayı göremesin! Başını bize doğru çevireni mahvederim."

Üçü de başıyla onayladılar ve anında emri yerine getirdiler. İlhan da o sırada Evra'yı yavaşça temiz toprağa indirdi ve üzerindeki ıslak elbiseyi titreyen elleriyle çıkarmaya çalıştı. Düşüncelerinin başka yöne kaymaması için zorluyordu kendini. Onun nefis ipeksi vücudu hakkında farklı düşüncelere kapılmanın hiç ama hiç sırası değildi!

Elbiseyi üzerinden nihayet çıkardığında İlhan gözlerini yumdu. Soluğu düzensizleşmişti. Karısı bu kadar güzel ve etkileyici olmak zorunda mıydı? Hem de bu kadar hastayken...

Gözlerini açtı ve aceleyle gömleği onun kollarından geçirdi. Düğmeleri iliklerken gözlerini onun yüzüne çevirmişti. Başka hiçbir yere bakmamaya özen gösteriyordu. Sıra ince ve uzun güzel bacaklarına geldiğinde İlhan kendinden utanmaya başladı. Bu durumda neler düşünüyordu böyle? Erkeklik içgüdülerine ilk defa lanetler okudu. Pantolonu hızlı bir şekilde onun zarif ve soğuk bacaklarından geçirirken ona çok fazla dokunmamaya çalıştı.

Sonunda giysilerini değiştirdiğinde rahat bir nefes aldı. Evra'yı yeniden kucağına alıp onun yüzünü öptü. Kendi vücuduna hapsederek onu iyice ısıtmaya çalışıyordu. Karısı neden gözlerini açmıyordu? Bilincinin bir an önce yerine gelmesi için dua etti.

İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin