Hava yağmurlu, yollar çamurluydu. Kötü hava şartları güçlü atları bile zorluyordu. Altı savaşçı Şahranbolu hanımlarını aralarına almış bir şekilde olabildiğince hızla ilerliyorlardı. Saatlerce yollardaydılar. Akşamın geç saatinde hava kasvetli ve boğuktu.Evra, bu havanın içinde kendini daha da umutsuz ve mutsuz hissediyordu. Saçlarından akan damla damla yağmur suyu, boynundan göğsüne doğru yol alıyordu. Kalın gri pelerini bile vücudunun ıslanmasına engel olmuyordu.
Dizginleri tutan elleri ıslanmıştı. Sonunda bedeni bu yorgunluğa dayanmadı ve atını yavaşça durdurdu. Göğsü hızla inip kalkıyordu. Genç kız nefes nefeseydi. Onunla beraber duran savaşçılara baktı üzgünce. Kendi yüzünden yola devam edemeyecek olmalarına üzülüyordu.
"Neden durdun Evra?" diye sordu Kadir. Atıyla genç kızın yanına yaklaşmıştı.
"Çok yoruldum."
Kemal seslice güldü. "Ben de Evra gelini dayanaklı zannederdim. Birkaç saat ata binerek beyaz bayrağı çekti."
Evra, yeşil gözlerini kıstı ve arkasında atın üzerinde duran Kemal'e baktı. Eğer atın üzerinde oturmaktan kasıkları inanılmaz ağrımasaydı bu lafa yola devam ederek cevap verirdi. Maalesef bunun için gücü yoktu, yine de sözünü ondan esirgemedi. "Şansını fazla zorlama derim Kemal, inan benim kötü yanımla tanışmak istemezsin," dedi ve Kadir'e doğru döndü tekrar.
Arkasında hala gülen Kemal'e çok sinir oluyordu. Kemal'i bir kaşık suda boğabilirdi. Bu adam bu kadar gıcık olmak zorunda mıydı?
"Bir iki saat daha dayanırsan eğer, geceyi bir handa geçireceğiz. Sabaha kadar dinlenirsin, sonra yola devam ederiz."
Hana kadar yine yola devam etmek zorunda oluşunu duyan Evra, yüzünü astı. Çaresizce başını onaylarak salladı ve dizginleri tekrar ellerine alarak atını hareketlendirdi.
Bir iki saat sonra eski bir hanın önünde durduklarında genç kız yorgunluktan ölmek üzereydi. Üzerindeki elbiselerin her karesine kadar ıslandığını çok yakından hissediyordu. Bir an önce sıcak bir odaya gidip ısınmak istiyordu. Saçlarını kurutup sıcak bir bir şeyler yudumlamayı çok arzuluyordu.
Savaşçılarla birlikte hana girdiklerinde Kemal ve Kadir özellikle en yakınında duruyordu. Hala Şahranbolu topraklarında oldukları için daha rahatlardı ama yine de temkinli davranıyorlardı. Önce diğer üç savaşçı içeriye girip kontrol ettiler ortalığı. Hanın sahibi güvenilir biriydi.
Geceyi burada kalmaya karar verir vermez Kemal ve Kadir Evra'ya odalarına kadar eşlik etti.
"Bu odada kalacaksın Evra, biz Kemal'le hemen yan odadayız. Bir şey olursa hemen seslen."
"Hiç çekinme biz seni koruruz Evra gelin," diye devam etti Kemal. Yakışıklı yüzünde yeniden bir alaycı bir tebessüm belirmişti.
"Düşünüyorum da, keşke İlhan senin yerine başka birini gönderseymiş yanımda."
"Neden Evra gelin? Yoksa hizmetlerimden memnun değil misiniz?" Kemal, yapmacık bir saygı gösterişinde bulundu.
"Hiç değilim. Beni sürekli sinirlendiriyorsun."
"Size sinirlenmek yakışıyor Şahranbolu gelinim."
Evra, başını iki yana salladı ve derin bir nefes aldı. Bu adamın ukala tavırlarına deli oluyordu.
"Hadi Kemal gidelim, yoksa Evra seni öldürecekmiş gibi görünüyor," dedi Kadir ve Kemal'in omzuna dokunarak onu odanın kapısına doğru yönlendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Historical Fiction#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...