Evra, kalabalık masaya doğru yavaş adımlarla ilerledi. İlhan'la göz göze gelince biraz olsun cesareti kırılmıştı. O adamın bakışlarında tarif edemediği bir duygu vardı. Masaya yaklaştığında onun yanına oturmak istemediğini açıkça ifade etmek isteyerek özellikle farklı yöne doğru gitti.
Kendine şu an için en yakın hissettiği kişinin yanına gitti. Kadir yanındaki sandalyeyi gösterdi. Ama İlhan'ın, "Kız burada oturacak," dediğini duyar duymaz başını ona doğru çevirdi.
İlhan yanındaki sandalyeyi gösteriyordu. Evra itiraz etmek isterken bundan hızla vazgeçti. Sessiz olacak, isteklerini olabildiğince yerine getirmeye çalışacaktı. Aynen söyleneni yaptı ve İlhan'ın yanına oturdu. Bütün savaşçılar misafire ilgiyle bakıyordu. Evra karşısında oturanı tanıdı ve gülümsedi. Kemal de aynı şekilde karşılık verdi.
Evra, bir an bu kehribar rengindeki gözlerin gerçek olmadığını düşündü. O kadar parlaktı ki uzaktan değerli taşlara benziyorlardı. Bir süre Kemal'in gözlerine dalıp gittiği sırada İlhan'ın sesini duydu ve hemen bakışlarını başka yöne çevirdi.
"Nezahat teyze, yemeğe başlayalım."
"Nezahat teyzenin yemekleri çok güzeldir, böylesini hiçbir yerde yememişsindir." Kadir sandalyesini Evra'nın yanına çekmişti. Evra başını kibarca sallayarak, "Eminim öyledir," dedi.
Masa hızla donatılırken, Evra da edilen sohbetleri dinlemeye çalışıyordu. Nedense kimse iki gün önceki çatışmadan bahsetmiyordu. Ailesiyle ilgili ufacık da olsa bilgi edinmek istiyordu ama konuşulanlar sadece sabah yapılan mızrak dövüşünden ibaretti. Sıkıntıyla önündeki yemekleri yemeğe çalıştı. Yanındaki genç adamlar iştahla kuzunun yarısını mideye indirirken o daha başlamak üzereydi. Özlüyordu. Ağabeyinin yanında rahatla oturmayı özlüyordu. Sevdiği, tanıdığı kişilerle sohbet etmeyi özlemişti. Şu anda her şey ona yabancı geliyordu. Yine de buradan kurtulmak için yanındakilerle iyi geçinmeye çalışacaktı.
"Sabahki mızrak dövüşünde Kemal'le karşı karşıyaydım."
"Öyle mi? Kim kazandı." Evra ilgiyle başını Kadir'e çevirdi. Aynı zamanda Kemal'e de bakıyordu.
Kadir övünerek göğsünü gerdi. "Tabii ki ben."
Kemal hemen lafa girdi. "Son anda hile yapmasaydı ben onu havada karada yenerdim."
"Ne hilesi! Uydurma..."
"Ne zamandır yaptıklarınızla övünür oldunuz?" İlhan'ın sesiyle Evra başını hemen ona doğru çevirdi. Sesi o kadar otoriter ve pürüzsüz çıkıyordu ki etkilenmemek elde değildi. Genç kız adama farklı bir gözle bakınca aslında yakışıklı olduğunu fark etti. Normalinden biraz daha uzun dalgalı saçları kaslı boynuna kadar geliyordu. Kara gözlerinin esmer teniyle uyumluydu. Evra, çok yakınında oturduğu için, erkeksi kokusunu çok iyi hissedebiliyordu. Genç kız düşüncelerinden hızla sıyrıldı. Ondan etkilenebileceği düşüncesi bile bütün vücudunu ürpertiyordu!
Kadir İlhan'ın sözüne karşılık verdi. "Övündüğümüz falan yok, sadece gerçekleri söyledim."
İlhan, adamlarının genç kıza aşırı ilgilerini bir kaş çatışla izliyordu. Evra'nın güzelliği aşikardı. Güzelliğinden dolayı bu kadar adamın arasına gelince olacakları düşünmemiş olması aslında onun suçuydu. İlhan, diğerlerini bakışlarıyla uyarmış olsa da en yakınındakilere laf anlatamıyordu. Kemal'i biliyordu zaten. Genç kadınlara en çok zaafı olan oydu. Yalnız Kadir'in genç kıza ilgisi onu biraz olsun şaşırtmıştı.
İlhan, yanında oturan genç kıza ilgisinin kaymaması için kendisiyle büyük savaş veriyordu. Kokusunu içine çekerek yanında oturmak şimdiden bir işkenceye dönüşmüştü. Kızılkara Beyinin kız kardeşi bu kadar güzel olmak zorunda mıydı? Sıkıntıyla iç çekti. İlhan'ın bakışları genç kızın siyah saçlarından, bezle sarılı sağ koluna doğru kaydı. Sıddık amcadan genç kızın kolunda önemli bir şey olmadığını öğrenmişti. Şimdi de Evra'yı kendi gözleriyle iyi olduğunu görünce rahatlamıştı. Düşmanın kızı da olsa bir genç kızı yaralamak hiç onun işi değildi. Zor kullanıp onu kaleye hapsetmiş olsa da en iyi şekilde burada misafir olarak kalmasını sağlayacaktı. Ona zarar vererek Kızılkara'lardan öç almak hiçbir şekilde beyliğine yakışacak bir durum değildi.
Yemekten sonra kırmızı şarabın gelmesiyle İlhan artık Evra'nın odasına çıkması gerektiğini düşündü. Adamlarının içkiyi fazla kaçırdıktan sonra zapt edilemez olduklarını biliyordu.
"Artık odana çıkabilirsin."
Evra duyduğu soğuk sese aynı şekilde karşılık verdi. "Peki, iyi geceler." Tam sohbete alışmışken odasına çıkması gerektiğini söylenmesi onu üzmüştü. Sandalyesinden kalkarken Kadir'in, "Ben odasına kadar eşlik edeyim," sözünü duyunca şaşırdı.
İlhan sert bir sesle, "Yolu biliyor, kendisi çıkar Kadir," dedi.
Kadir, İlhan'ın uyarısıyla tekrar yerine oturdu. Masadaki birçok adamın gözü merdivenlerden yavaşça yukarıya çıkan Evra'daydı. Görünürden yok olunca Kadir İlhan'a döndü. "Onunla ne yapacaksın İlhan?"
"Onu burada tutup, Kızılkara'lıların onu geri almasını bekleyeceğim."
"Bu onları daha çok sinirlendirmez mi?"
"Onlara yaşattığımız korku yeter... Bu kızın onlar için değerli olduğu belli. Nerde olduğunu öğrenene kadar deliye dönecektir Celal Kızılkara."
"Peki Tuğrul Bey bunu duyarsa ne der?" diye Kemal söze karıştı.
Birçok beylik bir noktada Tuğrul Beye bağlı durumdaydı. Kızılkara ve Şahranbolu beyliklerde bunlara dahildi. Tuğrul Bey, beylikler arasındaki huzuru olabildiğince sağlamaya çalışır hep bir uzlaşma önerirdi. Ama İlhan bu sefer işine karışılmasını istemiyordu. Kızılkara'lılarla uzlaşmak istemiyordu. Zaten bunu onlarda istemiyorlardı. İntikam peşindelerdi. Eski Kızılkara beyin kanına karşılık kendi kanı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Ficción histórica#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...