Gölün muhteşem parlaklığını kalabalığın gölgesi gizliyordu. Yarış haberini duyan heyecanla evinden ayrılmış iki savaşçıya destek olmaya gelmişti. Güneşin getirdiği sıcaklık onların orada beklemelerine engel olmuyordu. Uzun zamandır bu kadar merak içinde kalmamışlardı. Kazanan savaşçının yeni gelinleri Evra hanımla yarışacak haberi Şahranbolu beyliği halkını hayrete düşürmüştü. Herkes bir yandan çoluklu çocuklu gölün etrafını çevirmişti.Çocuklar ellerinde küçük taşlarla çimlerin üzerinde oyun oynarken, anneleri de genç kızlarıyla yeni gelinin yapacaklarıyla ilgili hararetli bir konuşma içerisindeydi. Babaları ise şimdiden bahis koymaya başlamışlardı bile. İki savaşçınında neredeyse aynı mükemmelilikle ata bindiklerini bildikleri için karşılıklı iddaaya girilmesi daha kolaydı. Çünkü her iki savaşçınında yenebileceğini düşünüyorlardı.
Evra, kendi odasındaki pencereden dışarıdaki kalabalığa baktı ve yüzünü geniş bir gülümseme kapladı. Görüntü mükemmeldi. Kalabalıkla beraber heyecanın artacağından emindi. Uzun zamandır bu kadar heyecanlandığını hatırlamıyordu. İçi sevinçle dolmuştu. Kızıl'ına binecek ve nasıl ata bindiğini herkese gösterecekti. Herkes Kızıl'ıyla birlikte nasıl bir bütün olduklarını ve adeta toprağın üzerinde dans ettiklerini gözleriyle şahit olacaktı. Bunun düşüncesiyle daha da gülümsemesi yayıldı yüzünde.
Tırnaklarını heyecandan yemeğe başlamıştı. Yeşil gözleri sevinçten parlıyordu. Güneş kadar sıcak ve hayat doluydular. Evra, artık hazırlanması gerektiğini hatırlayarak pencerenin önünden ayrıldı. Odanın ortasına geldiğinde küçük çocuklar gibi kendi etrafında döndü ve küçüklüğünde yaramazlık yaptığında söylediği şarkıyı mırıldandı.
Daha sonra keyifli bir şekilde annesinin gönderdiği sandıklara göz gezdirdi. Onlardan birinde binici kiyafetlerinin olduğunu biliyordu. Baktığı ikinci sandıkta siyah deri binici pantolonunu ve beyaz gömleğini buldu. Kiyafetinin güzel toprak kokusunu içine çekti ve üzerine sabırsızlıkla giydi. Daha sonra üzerine tam anlamıyla oturan deri siyah yeleğini geçirdi. Böyle hiç kadınsı olmadığını ve bir hanıma benzemediğini çok iyi biliyordu ama böyle olmak ona inanılmaz huzur veriyordu. Aynadaki yansıması yaramaz gençlik yıllarını hatırlatıyordu.
Uzun deri botlarını da ayağına geçirdikten sonra nihayet hazırlanmıştı. Siyah uzun saçlarını hızlı bir hamleyle topladı ve bu görüntüsüne tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi. Bu sevdiği Evra'ydı işte.
Kapı çaldığında hala aynadaki görüntüsüne bakıyordu. En sonunda bakışlarını kapıya çevirdi ve "Girebilirsin," dedi.
İçeriye İlhan girdiğinde onun yüz ifadesine baktı. Kendini bu haliyle görünce nasıl bir tepki vereceğini çok merak ediyordu.
"Bakıyorum tam anlamıyla hazırlanmışsın."
"Evet, yarıştan son anda vazgeçeceğimi falan mı sanıyordun?"
"Sanmıyordum ama umuyordum," diye karşılık verdi İlhan çaresiz bir ifadeyle. Bu haliyle çok tatlı görünüyordu Evra'nın gözüne.
"Boşuna umutlanmışsın. Atın üzerinde dörtnala koşmak için sabırsızlanıyorum."
İlhan, genç kızı daha dikkatli incelediğinde huzursuz oldu. Bu üzerindeki deri pantolon tam anlamıyla Evra'nın kalçalarına oturuyordu. Bütün vücut hatları kışkırtıcı bir şekilde göz önündeydi. İlhan'ın boğazı düğümlendi. Nefes alması zorlaşıyor, bedeni oksijeni kabul etmiyordu. "Bu üzerindekiler biraz dar değil mi sana?" diye sordu en sonunda. Sesi düşünceleri kadar boğuktu.
"Sen hiç bol binici kiyafeti gördün mü? Bence gayet iyiler."
"Ben senin amacını anladım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Historical Fiction#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...