Evra, hızla arkasını döndü. Mehmet, tam karşısında duruyordu. Hala eskisi gibi ona bakıyordu. Hiç düşünmeden ona sarıldı. Nasıl da özlemişti onu...
"Mehmet... Mehmet! Sen... Senin ne işin var burada?"
"Burası Kızılkara toprakları, unuttun mu?"
Mehmet'in arkasında üç savaşçı daha belirdi. Evra hepsini tanıyordu. Onlardan bir taneside Ali'ydi. "Ama... Neden ağabeyimin yanında değilsiniz?"
"Sen evlendikten sonra geri dönmedik...Seni uzaktan takip etmemizi istedi bir süre... Biliyorsun Celal Kızılkara, hiçbir zaman bir Şahranboluya kolay kolay güvenmez."
"Peki ya annem? O nasıl?"
Mehmet, üzgünce başını eğdi. Gözlerini Evra'dan kaçırdı. Genç kız arkadaşının bu davranışıyla paniğe kapıldı. "Neyi var annemin?"
"Aldığım habere göre senin yokluğun ona çok ağır gelmiş... Yataklara düşmüş, birşey yemez olmuş... Şimdi de..."
Evra, duyduklarıyla gözyaşını tutamadı. "Şimdi de ne?" diye sordu hıçkırarak.
"Rezzan kadının yanına yollamışlar Zehra Kızılkara'yı."
Rezzan kadın, Kızılkara kalesinden epey bir uzakta yaşayan bir şifacıydı. Hiçbir yere gitmeyen, yalnız başına yaşayan Rezzan kadına sadece ağır hastalar giderdi. Ne olursa olsun kimsenin ayağına gitmeyen Rezzan kadın, Kızılkara kalesine de uğramazdı. Annesinin o hasta haliyle yollara çıkıp onun yanına gittiğini düşününce, onun gerçekten ağır hasta olduğunu anladı. Bunu anlar anlamaz sanki kalbi demir bir pençe tarafından sıkıldı. Yüreği daraldı, boğazına ağır bir yumru oturdu. Nefes alamıyordu...
"A-annem... Ç-çok mu kötü?" diye sorabildi ancak. Yanağına hiç durmadan akan gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.
Mehmet, yavaşça ona doğru eğildi ve genç kızın yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Seni görünce iyileşecektir."
"Hemen gidelim oraya...Lütfen."
"Seni biz götüreceğiz annenin yanına, merak etme."
Evra, Şahranbolu savaşçıları hatırladı bir anda. "Bizimle Şahranbolu savaşçıları da gelmesi gerekiyor."
Mehmet, derin bir iç geçirdi. Kaşlarını çatıp Evra'nın yaşlardan parlayan yeşil gözlerine baktı.
"Onlar bizimle gelemez."
Genç kız başını iki yana salladı. "Onlarsız hiçbir yere gidemem."
"Annenin yanına gitmek istiyorsan onları atlatman lazım Evra."
"Olmaz, yapamam Mehmet."
Evra, kıvranıyordu adeta. Annesini bir an önce görmek için sabırsızlanıyordu ama onları nasıl atlatabilirdi?
Mehmet, genç kızın kolunu kavradı ve yavaşça kendine doğru çekti. Sakin ve kararlı bir ses tonuyla, "Eğer anneni görmek istiyorsan yapacaksın," dedi. "Eğer Şahranbolularla birlikte annenin yanına gidersek onu daha da hasta yaparsın. Annenin onlardan nasıl nefret ettiğini çok iyi biliyorsun."
Evra, nefes alamadı bir süre... Çıkmaz bir yolun sonundaymış gibi delice ne yapacağını düşünüyordu. Ne yapacaktı? Ne yapmalıydı? Annesini görmek için Mehmet'lerle beraber gitmesi gerekmiyor muydu?
"Şahranbolular ne olursa olsun beni yalnız bırakmazlar. Onları nasıl atlatacağız?"
Karşısındaki adam kendinden emin bir şekilde ellerini beline koydu. "Onlara bizimle isteyerek geldiğini hissettirmen lazım. Yani onları bırakıp bizimle kaçtığını zannedecekler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Fiction Historique#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...