Otuz İkinci Bölüm

16.5K 722 32
                                    




Genç kız yavaş yavaş gözlerini açtığında önce güneş ışığını fark etti. Başı inanılmaz bir şekilde ağrımasına rağmen bir şeyler onu rahatlatıyordu. Sanki farklı bir şeyler hissediyordu... Başındaki yaranın üzerinde bir ıslaklık hissediyordu...

Gözlerini aniden büyülttü. İlhan, yanı başındaydı ve dudakları başının üzerindeydi. Bu his onu öldürecekti. Bu his, bedenindeki bütün ağrıları çekip alıyordu adeta. Bu adam, kollarını bedenine sarmıştı ve nefesi çok yakınındaydı. Bu tarif edilemez duyguyu bir kenara bırakıp kalkmak istedi yerinden ama bir şeyler durdurdu onu. Onun sıcaklığı o kadar güzeldi ki kalkamadı yerinden. Sıyrılamadı onun kollarından. Büyüleyici erkeksi kokusundan ayrılamadı...

"Günaydın."

Bu sakin ama bir o kadar güçlü sesle aniden irkildi. Onun uyanık olduğunu fark etmemişti. İlhan, dudaklarını alnından alıp boynuna götürdü ve sıcak tenine derin bir öpücük kondurdu. "Çok güzel kokuyorsun."

Evra, onun kollarında olmanın büyüsüyle hiçbir şey söyleyemedi.

"Nasıl oldun?" diye devam etti İlhan sözlerine. Karısının kaçırdığı yeşil gözlerine ısrarla bakıyordu.

"İyi-iyiyim," dedi Evra sessizce. Onun kolları arasında ne kadar rahat olabilirdi ki? Nasıl her şey çok doğalmış gibi davranabilirdi? Bu onun için çok zor bir durumdu. Ama nedense bu durumdan bir türlü kendini çekip alamıyordu.

"Alnındaki küçük morluk bugün daha koyu."

"Ne güzel. Bunu duyduğuma sevindim," diye karşılık verdi genç kız alaylı bir ses tonuyla.

İlhan, genç kızın belindeki elini çekti ve yatakta doğruldu. Yavaşça yataktan kalktı ve üzerindeki gömlekle yattığını yeni fark etti. Onu seri bir şekilde üzerinden çıkardı. Çıplak omuzunun üzerinden Evra'ya baktı ve gülümsedi. Karısı nedense üzerinden alamıyordu gözlerini.

Gardıroptan yeni bir üst aldıktan sonra aynanın önünde saçlarına baktı. Elini siyah dalgalı saçların arasından geçirdi ve bakışlarını tekrar Evra'ya yöneltti. "Sana kahvaltı hazırlattırıp odaya getirmelerini söylerim," diyerek kapıya yöneldi.

"Ama... Ben de kahvaltıya inmek istiyordum. Çok sıkıldım odada."

"Olmaz Evra, Sıddık amca birkaç gün daha yatakta uzanarak dinlenmeni söyledi."

"Sadece hafif bir baş ağrım var, başka hiçbir yerim ağrımıyor."

"Olmaz dedim."

"Lütfen, ben odada kaldıkça daha çok hasta hissediyorum kendimi. Benim bedenim alışık böyle kazalara, çabuk toparlanıyorum."

İlhan güldü Evra'nın haline. Onun bu ısrarcı konuşması genç adamı direncini kırıyordu. Daha fazla itiraz etmeye dayanamadı. "Peki, ama sakın kaleden çıkmaya kalkma! Değil ahıra gitmek atlarının adını bile andığını duymayacağım... Sadece benimle birlikte kahvaltı yapacaksın. Anlaştık mı?"

"İlhan, ben çocuk değilim. Küçük bir çocuğa yasakları sıralıyor gibisin, bana annemi hatırlatıyorsun."

Genç adamın yüzünde bir sırıtma belirdi. "Zaten sen çocuksun. Yaramaz bir çocuk."

"Sen de o zaman yaşlı bir dedesin. Yaşıtlarından çok fazla olgunsun."

"Ben halimden memnunum."

"Ben değilim."

"Umurumda değil."

"Olmalı, ben senin karınım."

İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin