İlhan, hiçbir şey söylemeyerek Evra'nın gözlerine baktı bir süre. Genç kızın saçlarında dolaşan eli durdu ve uzaklaştı.
"Lütfen. B-ben hazır değilim," dedi genç kız fısıldayarak. Gözlerini ilhan'dan kaçırıyordu.
Genç adam, başını ''tamam' anlamında salladı ve yavaşça Evra'dan uzaklaştı. Onu zorlamayacaktı. Bunu zaten en başından beri yapmayı düşünüyordu ama bir anda duygularına ve bedenine söz geçirememişti. Genç kızı bunun için zorladığı için pişmanlık duymaya başlamıştı.
Yataktan kalktı ve üzerine tekrar gömleğini geçirdi. Odadan çıkmak üzereyken Evra seslendi arkasından.
"Nereye gidiyorsun?"
"Sen rahat uyu, ben uyuyacak bir yer bulurum."
Evra, odada kal diyemedi. Bunu söylemeye cesareti yoktu. Onun ne odadan gitmesini istiyordu ne de onunla aynı yatakta uyumaya cesareti vardı. Başını onaylayarak salladı ve genç adamın odadan çıkmasını izledi.
Sessizce yatakta kıvrıldı ve derin düşüncelere dalarak yavaş yavaş uykuya teslim oldu.
İlhan odadan bir hışımla çıkmıştı. Başını iki yana sallayarak karanlık koridorda ilerledi. Arzularına yenik düşüp nasıl bu kadar ileriye gittiğini anlayamıyordu. Ama yine de genç kızın tadı damağındaydı. Onun dudaklarında kaybolduğunda hissettiklerini hatırladıkça, vücuduna yayılan sıcaklığı yok sayamıyordu.
Bu düşünceleri zihninden atması gerekiyordu. Genç kıza istemediği bir şeyi kesinlikle yapmak istemiyordu. Onunla zorla evlendiği yetmiyormuş gibi birde ona zorla sahip mi olacaktı? Bunu Evra hiç hakketmiyordu.
Taş basamaklardan indikten sonra salona gitti. Kale, derin uykudaydı. Hiçbir ses yoktu. Salon da bomboştu. İlhan, büyük pencerenin önüne gitti ve durdu. Dalgın dalgın dışarıyı izlerken ayağıyla yere ritimle vuruyordu. Vücudundaki gerginlik hala kol geziyordu.
"Gece iyi geçmedi herhalde." Ses, karanlıkta yankılandı.
İlhan başını hızla sesin geldiği yöne çevirdi. Fırat, rahat minderlerden birinin üzerinde oturuyordu. Elinde demirden şarap bardağı vardı. Sesi sakin ama bir o kadar da imalıydı.
İlhan, hiçbir şey söylemedi. Sessiz kaldı ve gözlerini dışarıdaki manzaraya sabitledi.
"Sizin zorla evlendirildiğinizi biliyorum."
Şahranbolu beyi, karanlığın içinde Fırat'a doğru bir adım attı. "Aramızda neler olduğu hiç önemli değil Fırat. O artık benim karım. O, Şahranbolu beyinin gelini."
"Onu çok sahipleniyorsun İlhan. Ona tam anlamıyla sahip olamaman seni kızdırmış."
Fırat'ın içkinin etkisiyle bu kadar rahat konuştuğunu biliyordu ama İlhan birkaç adım daha attı genç adama doğru. Ellerini sımsıkı yumruk halinde tutuyordu. Büyük bir iradeyle kendini durdurdu.
"Seni uyarıyorum Fırat, Tuğrul beyin oğluna yakışacak şekilde davran. Yoksa, sizin beyliğe olan saygımı yitirebilirim."
İlhan, hızla salonu terketti. Kendine, kendi yatak odalarına yakın bir oda buldu ve orada kaldı. Sabaha karşı kendi odasına dönmeyi düşünüyordu. Sıkıntıyla gözlerini yumdu ve uyumaya çalıştı. Ama az önce Fırat'tan duydukları onun sinirlerini fazlasıyla germişti. Uyumak ne mümkün!
***
Sabahın erken saatlerinde Evra gözlerini açtığında gözlerine kamaştıran güneşle tekrar yumdu gözlerini. Pencerenin önünde İlhan'ı mı görmüştü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYANIM AŞKA ( TAMAMLANDI )
Narrativa Storica#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını almaya kararlıydı. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Gizlice ağabeyi Celal Kızılkara'nın savaşçıların arasına...